Silivri’de yaşamak güzelmiş
Silivri’nin her tarafında afişlerde böyle yazıyor. Gerçekten Silivri’de yaşamak çok güzel midir? Sahilde gezerken Boğluca deresinin iğrenç kokusunu sevmeseniz de ciğerlerinizi o iğrenç koku ile doldurmaya mahkûmsunuz. Araba park edecek yer bulamazsınız. Paralı parklara arabanızı park etmek zorundasınız. Silivri’nin en beğenilen semti olan Kumluk’ta oturanlar her yaz otopark olan sahipli arsalarda, ne zaman yangın çıkacak korkusuyla yaşamlarını sürdürmektedirler. Gazlı arabaların arasında mangal yakıp mangal keyfi yapanlar yaptıkları işin ne kadar tehlikeli olduğunun farkında bile değiller. Üstelik bu park yerinde tuvalet bile yok. Temizlik için gereken su bile yok. Gerçi tuvaletin olmaması sorun olmuyor. Arabaların arasında ihtiyaçlarını gidere biliyorlar. O park alanına cephesi olan apartmanlarda yaşayanlara da bu iğrençlikleri seyretmek kalıyor. Yetmedi. Her piknikçi arabasındaki müzik çaların sesini sonuna kadar açarak apartmanlardaki insanları caddeden geçenleri ola bildiğince rahatsız ediyorlar. Belki neden şikâyet etmiyorlar diyeceksiniz. Ediyorlar etmelerine ama ne yazık ki bu tür şikâyetlere Silivri’yi yönetenlerin kulakları tıkalı. İstanbul’dan Silivri’ye kadar olan sahil kesiminde sahilde mangal yakmak, yüksek sesle müzik çalmak yasak olduğu için mangalcılar ve Arabeskçiler iğrençliklerini Silivri’de sergilemektedirler. Piknik yaptıkları alanları ve sokakları olabildiğince kirleterek Silivri’yi terk ediyorlar.
Benim evim Kumluk’ta Burak sokakta. Bazen sokağımıza koydukları Burak Sokak tabelasını örtecek şekilde üzerine Lanetli Sokak yazan bir tabela koymak geliyor içimden. Yine de CHP ye oy verdiğim için bu sokakta yaşadığımız iğrençlikleri basına yansıtmak içimden gelmiyor. Ama bıçak kemiğe dayandığında her türlü karşı davranış meşru oluyor. Sokağımızın ve Yay sokağın kaldırımlarını otlar kaplamış. Pislikten zevk alan piknikçiler çöplerini çöp bidonlarına atmaktansa bu otların arasına atmayı yeğliyorlar. Bu konuyu defalarca belediyeye ve belediye meclis üyelerine ilettiğim halde gereken temizlik yapılmıyor. Sokağımız çöpçüyü yıl boyunca ancak birkaç kez görebiliyor. Bu durumda sokağımıza Lanetli sokak adını vermek istemekte haklı değil miyim?
Büyükşehir belediyesinin meydanlara koyduğu reklam ekranlarında bir yazı okudum. Sahilde yıkımlar başlayacak diyor. Etme be Sayın Topbaş, Boğluca deresinin kenarındaki mezbeleliğe dönüşmüş binaları yıktın da sıra sahildekilere mi gelmiş? Oradaki binaların yıkılmamış olması nedeniyle özellikle minibüsçülerin ne kadar zorluklar yaşadığını biliyor musunuz? Yeni köprü gidiş geliş diye inşa edildiği halde yıktıramadığınız binalar yüzünden yalnızca biri kullanılıyor. Neyse iyi kötü boşta olan da işe yarıyor. Otopark olarak kullanılıyor. Büyükşehir belediyesinin sorumluluğunda olan Boğluca ve Tuzla dereleri kirletenler yüzünden iğrenç kokularını yaymaya devam ediyorlar. Boğluca deresinin uzunluğu yuvarlak hesap üç bin üç yüz metre. Bu denli kısa bir mesafeyi denetlemek bu denli zor mu? Normal bir yürüyüşle yaya olarak derenin bir ucundan diğerine kırk dakikada gidilir ve kırk dakikada dönülür. Demek ki istenilirse bu dereyi kirletenleri yakalamak pek o kadar zor bir iş değilmiş.
Gelelim sahildeki yıkım işine. Başlayacağınız yıkım işini kısa zamanda tamamlayamayacaksanız hiç başlamayın. Zira yıkım sırasında sert kayalara çarpacaksınız. Örneğin kirlilik abidesi Avelon’u yıkabilecek misiniz? Ya da AKP li Sayın Hüseyin Turan’ın belediye başkanlığı sırasında inşa edilmiş olan ve günü birlik dinlenme tesisi kılıfına sokularak mevzuata uydurulmuş olan ve biri güya Atlı Spor kulübü olan üç binayı yıkabilecek misiniz? Nedense o binalardan birine Atlı Spor Kulübü tabelası takılmış. Kumsal alanda at yarışı mı olur? Olsa olsa deve spor kulübü olabilir.
Kumluk mevkisinde bir yıkım efsanesi çıkarılmış. Güya İnönü Caddesi ile sahil arasında kalan tüm binalar yıkılacakmış. Okuma alışkanlığı olmayan bir toplumda en geçerli olan fısıltı gazetesinin fısıltılarıdır. Bu fısıltılar yüzünden o alanda evleri, villaları olanların tümü huzursuz. Tümü kendi binalarının yıkılabileceğinden korkuyorlar. Daha önce bu konuya değinmiştim. Böyle bir yıkım yok desem de bana değil fısıltıyı yayanlara inanıyorlar. Bu konuda Silivri belediyesinden güçlü bir açıklama yok. Konuya ben tekrar bir açıklama getireyim. Sahile yetmiş beş metre mesafenin içinde kalan binalar yıkılacak. Bu konuda da iyi bir açıklama gerekir. Sahil çizgisi nereden başlıyor? Bir gün bunu öğrene bilirsem mutlaka okurlarım ile paylaşacağım.
Gerçek anlamda yaşanacak bir Silivri dileğiyle.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
Ozcan Bey,
Istanbul’a yakin ama Istanbul disinda yasamak icin alternatif yer olarak Silivri civarini düsünmüstüm.Trafikden uzak,dogal,temiz hava,bahceli bir yer ama sehire de yakin.
Fakat yazinizi okuduktan sonra karamsar kaldim.
Silivri hakkinda baska bir tavsiyeniz var mi ?Önerirmisiniz Istanbul da yasayan bir aile icin?
Bir çok ilçe gezdim böyle lanet bir şehir görmedim, senede 10 ay kuvvetli rüzgar esen bir yerde insanlar neden yaşar anlamadım, herkes hasta, soğuk rüzgarlardan dolayı, okullarda rüzgar sesinden ders işlenmiyor, telefon, Internet çekmiyor, yollar berbat, hayat pahalı, burda yaşayan insanlara üzülüyorum, tayinim çıksın zil takıp oynucam meydanda,