Osmanlının son döneminde kapitalistler ülkenin tamamını sömürebilecek duruma gelmişlerdi. Verdikleri paranın faiziyle yetinmeyip ülkede yetiştirilen ürünlere bile el koymuşlardı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen saltanatın saltanatı yine de sürüyordu. Alınan borç paralarla üretimi destekleyeceklerine saraylar, köşkler ve camiler yaptırıyorlardı. Tıpkı yaşamakta olduğumuz bu günlerdeki gibi. Sıcak para gelmez olmuş. Alınan borçların vadesi dolmuş, ödemelerde güçlük çekilmeye başlamış.

Ne demişti eski bakan Babacan? Eğer acil olarak on üç milyar dolar bulamazsak papazı yeriz. Bu sözler seçim öncesinde söylenildiği için renk verilmemiş, bir şekilde sorun çözülmüştü. Ülkemiz tam bir ekonomik çıkmazın içine düşmüştür. Esnaflar ve iş adamları, turizmciler kan ağlıyorlar. CHP nin bırakmış olduğu mirastan da artık bir şey kalmadı. Açıkçası satabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Bu nedenle çöküş tam olarak açığa çıkmadan başkanlık yasası çıkarılmaya çalışılıyor.

Bin dokuz yüz elli altı yılında incik, boncuk ithalatı yüzünden ülkenin dış alım gücü tamamen sıfırlanmıştı. Yabancı ülkelerde ülkemizi temsil eden elçilere bile maaşları ödenemez olmuştu. Ülke içinde de çok büyük bir yokluk yaşanmaya başlamıştı. Halk başına gelen yoksulluğun nedenini kavramadan erken seçime gidildi. İktidar büyük ölçüde kayıp vermesine rağmen yine de meclisteki çoğunluğu elde etmişti. Silivri’de yoğun kazı işlemleri var. Her yer kazılıyor. Bu da bir erken seçimi akla getiriyor.

Beyoğlu’nda kaset satan bir Korelinin düzenlediği bir etkinlikte katılımcıların bira içtikleri gerekçesiyle haddini bilmezler tarafından dükkânı basılmış, dükkânında bira içiliyor diye kıyasıya dövülmüş. Bu kişiler dükkân basma, bira içiyor diye insanları dövme cesaretini nereden alıyorlar?

Abbasi Halifesinin bilim ehli kardeşinin yüzü hiç gülmezmiş. Halife kardeşinin bu durumuna çok üzülürmüş. Bir gün o hiç gülmeyen kardeşi bir kasap dükkânının önünde durmuş, katıla katıla gülüyormuş. Durumu halifeye iletmişler. Halife kardeşine sormuş niye gülüyorsun diye.

Kardeşi yanıtlamış. Nasıl gülmeyeyim demiş? Her koyun kendi bacağından asılıyor. Ramazanda bira içmek günahsa, bunun vebali birayı içenlerindir. Bu bira da, şarap da rakı da olabilir. Herkes kendi kabahatinin bedelini kendileri ödeyeceklerse o saldırganlara ne oluyor. Onları niye ilgilendiriyor. İçenlerin yerine cehenneme kendilerinin mi gideceklerini zannediyorlar.

Ne yazık ki bu bir başlangıçtır. Bu gidişle huzurlu yaşamak isteyen insanlar, sokağa çıkma cesaretini bile gösteremeyecekler. Ok yaydan çıkmadan bu kötü gidişe mutlaka dur denilmesi gerekmektedir.

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 189 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.