Geçmişi Anımsamak

Geçmişi Anımsamak
Atmış, atmış beş yıl önce çok sıkı komşuluk ilişkileri vardı. Bahçe evimizin bulunduğu yüz elli metrelik bir daire içinde dokuz ev ve bir de beş altı tütüncü çardağı vardı. Komşular çoğunlukla bizim evde toplanırlardı. O sohbetlerde bazı yaşlılar konu edilir ve onların uzun yaşamasına gıpta ederlerdi. Gıpta ettikleri yaşlılar ise ortalama atmış beş yaşlarındaydılar. Zira o yıllarda insan ömrü ortalama elli yıldı. O yıllarda insan ömrünün bu denli kısa olmasının nedeni fakirlik miydi? Yoksa tıp ilminin gelişmemesi yüzünden hastalıklara deva bulunamadığından mı bilemem? Ağabeyim dokuz yaşındaydı menenjit hastalığına yakalandığında. Onun ölümünden bir yıl sonra penisilin keşfedilmişti. Çocuk ölümleri ise rekor seviyedeydi. Hemen, hemen bir veya birkaç çocuğunu toprağa vermemiş olan aile parmakla gösterilecek kadar azdı. Yani evlat acısını tatmamış bir anne yok denilecek kadar azdı.
Çocukluğumda sıtmanın girmediği ev yoktu. Sıtma Mücadele Derneği aralıksız olarak kinin dağıtırdı. Buna rağmen her yaz sıtma hastalığı insanları yoklardı. O hastalıktan ölen insanlar da oldukça çoktu. Öyle berbat bir hastalıktı ki anlatılacak gibi değil. Hastalığa yakalanan o kadar halsiz düşerdi ki parmağını dahi oynatacak gücü kendisinde bulamazdı. Bir de o yılların en berbat çocuk hastalıklarından biri de kabakulaktı. Kabakulağın ilacı penisilin olmasına rağmen aileler çocuklarını hocalara okutup şişmiş olan yanağa dualar yazdırırlardı. Kabakulak ölümcül olmasa da kalıcı olumsuzluklara neden olurdu. O yıllarda yanağının altında ikinci bir kafa gibi büyük bir şişlik taşıyan insanlara çok sık rastlanılırdı. Neyse ki insanlar kabakulağın okumakla, yazdırmakla geçmeyeceğini öğrendiklerinden hastalığı doktorlara tedavi ettirdiklerinden artık o tip insanlara rastlanılmıyor.
Güneydoğudaki salgın çiçek hastalığı Ege’de yoktu. Arada bir rastlanılsa da kalıcı bir etkisi olmuyordu. Kızamık hastalığını ise geçirmeyen yoktu. Hastalık üç dört gün içinde geçse de çok sıkıntı verirdi. Kızamığa yakalandığımda babam beni doktora götürdü. Doktor boğazıma bir kuş veya tavuk tüyü sokarak kusmamı sağladı. Kusmuğumda yediklerimden ilgisiz sapsarı bir şeyler çıkmıştı. Kustuktan sonra hastalığın nedeni olan tüm sıkıntılardan kurtulmuştum. O yıllarda verem hastalığını da göz ardı etmemek gerekir. Verem her ne kadar fakirlik hastalığı olsa da çok bulaşıcı bir hastalıktı. Veremin en iyi ilacı ise bol yemek ve temiz havaydı.
O yılların en öldürücü olan ve salgın olarak yayılan hastalıkları veba, tifo ve tifüs hastalıklarıydı. Neyse ki yaşamım boyunca o hastalıkla karşılaşmadığım gibi çevremizdeki insanlar da o hastalığa yakalanmamışlardı. Şüphesiz o yıllarda yeterli beslenememe insanları hastalıklara karşı dayanıksız olmasına neden oluyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla o yıllarda en uzun yaşayanlar Giritlilerdi. Şüphesiz bunun nedeni Giritlilerin hemen, hemen her türlü ottan yemek yapma becerilerindendi. En uzun yaşayan Giritli ise Mavraki idi. (Mavraki karaya yakın esmer anlamındadır) Kendisi yaşını yüz on dokuz dese de onu tanıyan eski insanlar daha yaşlı olduğunu söylüyorlardı. Mavraki’nin bakkal dükkânı Mavraki yokuşunun başındaydı. İlerlemiş yaşına rağmen ölünceye kadar dükkânında çalışmıştı. Toptancıdan aldığı malları sırtında taşıyarak dükkânına götürürdü. Bazen bu taşıma işini iki, üç kerede tamamlardı. Kesinlikle hamallara veya arabacılara taşıtmazdı. Peki, Mavraki’nin bu kadar uzun yaşamasının sırrı neydi? Kimse yağlı ve şekerli yemediği için diye düşünmesin. O da dedem ve babaannem gibi etin en yağlısını, tereyağının en alasını yerdi. Onu uzun yaşatan çok çalışkan olmasıydı. Geçen yıl doksan altı yaşında yitirdiğimiz amcamız da etliyi ve tatlıyı çok severdi. Her akşam bir küçük şişe rakısını içerdi.
Girit usulü beslenmenin adı Akdeniz usulü beslenme oldu. Girit usulü beslenmede en çok tüketilen doğadan toplanılmış otlarla yapılan yemeklerdir. Menemen’de yaşadığım yıllarda, mevsiminde yumurtalı hardal kavurması ile haşlanmış hardal salatasını soframızdan eksik etmezdik. Halen mevsimi geldiğinde Silivri’de bolca bulunan karaciğerin dostu gengel dikeninden bol, bol yerim.
İnsan ömrü tıp biliminin gelişmesiyle çok uzadı. Çocukluğumda ortalama elli yıl olan insan ömrü yetmiş beş yılı bile aştı. Eğer insanlar eskisi gibi doğal ürünlerle beslenebilse insan ömrü ortalaması yüz yılı bulur. Bu arada şunu da belirtmek isterim. Televizyonlardaki gıda desteği ürünlerin reklamlarından gına geldi. Üstelik o ürünleri mucize gibi tanıtıyorlar. Bir gün biri bir doktora sarımsağın kapsülünü kullansam daha iyi olmaz mı diye sormuştu? Doktor ülkemizde sarımsak oldukça bol olarak varken niye hapını kullanacaksın demişti. Doktorun dediği diğer gıda takviyesi dedikleri ürünler için de geçerlidir. Eğer evinizin uygun bir bahçesi varsa orada çim değil, doğal olarak tüketebileceğiniz ürünler yetiştirin. Onları yetiştirmenin zevki bile insanı mutlu eder. Mutluluk ise her türlü hastalığın panzehiridir.
Özcan Nevres

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 175 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.