CAN GÜVENLİĞİ YOK ARTIK

Can Güvenliği Yok Artık
Urfalı genç keleşi almış eline. Adliye binasından çıkanlara kurşun yağdırıyor. Sonuç dört ölü ve iki de ağır yaralı. Cani yakalandığında yaptığı iyi bir marifetmiş gibi Urfalılar ölmez diye haykırıyor. O günahkâr insanları niye öldürdün diye soran basın mensuplarına mafyaya gözdağı vermek için diyor. Bu caninin yaşı çok genç. Görme duyusunun zayıf olduğu düşünülemez. O halde nasıl oluyor da gözdağı vermek istediği mafya üyeleri yerine günahsız insanları katlediyor. Bu gence nasıl bir ilaç içirmişler ki acımasızca günahsız insanların üzerine kurşun yağdırıyor? Ameliyata alınan hastalara panik yapmasın diye cesaret iğnesi yaparlar. Bu gence de böyle bir iğne yapılmış olabilir mi? Bu durumda o genci bu vahşi cinayete itenlerin mutlaka ortaya çıkarılması gerekir. Genç Urfalılar ölmez diye haykırıyor. Genç doğru söylüyor. Bu cinayetler idam cezası kaldırılmadan önce işlenmiş olsaydı bedeli idam cezası olurdu. İdam cezası kaldırıldığı için Urfalı gencin ölmesi olası mı? Kışta kıyamette, yazın yakıcı sıcaklarında iş aramaktansa, iş bulup çalışmaktansa beş yıldızlı otel lüksüne sahip bir cezaevinde ekmek elden su gölden yaşamını sürdürmesi onun için daha iyi olmaz mı?. Nasıl olsa öldürdüğü insanların yakınları kan parası diye bir dava açacak olsalar da, para yerine avuçlarını yalarlar. Bu durumda yargının ödenmesine karar verdiği kan parasını, öldürülen insanları koruyamadığı için devletin ödemesi gerekmez mi? Mantıken ödemesi gerekir ama ödemez. Böylece öldürülen insanların kanı yerde kalır.
İnsanlar bir hiç uğruna öldürülüyor. Kadın haklarından söz eden Kadın Hakları bakanına rağmen kadınlarımız şiddet görüyor. Dövülüyor, horlanıyor ve acımasızca öldürülüyorlar. Bir kadının eski eşi tarafından beş yerinden bıçaklanmış olmasına rağmen mahkemenin davalının tutuksuz olarak yargılanmasına karar vermiş olması Sayın Başbakanımızı çok kızdırmıştı. Böyle şey olmaz. Bu bir hatadır. Bu hatanın en kısa zamanda düzeltilmesi gerekir demişti ama sözleri havada asılı kaldı. Görünen o ki Sayın Başbakanın sözleri asıldığı yerde kalacak.
***
Dün doktorlar günüydü. Bir siyasi partinin elemanı bir belde sağlık ocağına gider ve doktorun doktorlar gününü kutlar. Belli ki doktor çok doludur. Açar ağzını yumar gözünü. Siyasetçiye sorar. Siz emekli misiniz diye? İki ay önce emekli oldum der siyasetçi. Doktor, sen bin lira civarında emekli maaşı alacaksın. Ben emekli olduğumda ne kadar emekli maaşı alacağımı biliyor musun? En fazla bin dört yüz lira alacağım. Peki, ben bunca yılı boşuna mı okudum? Şu andaki maaşım insanca yaşamam için yeterli değil. Emekli olduğumda alacağım emekli maaşımla nasıl geçineceğimi şimdiden kara, kara düşünür oldum. Bu durumda olan bir insanın kutlanacak bir günü olabilir mi? Siyasetçi haklısınız der ve sağlık ocağını terk eder. Dünyada Türkiye’deki doktorların maaşı kadar düşük olan bir maaş olacağını sanmıyorum. Amerika’da çalışmakta olan uzman doktorların yıllık kazancı altı yüz bin dolara kadar çıkar. Yani aylık kazançları doksan bin lira kadardır. Beyin göçünden yakınanlar, beyin göçü nedeninin bu kazanç farkından kaynaklandığını göremiyorlar mı? Sayın milletvekilleri kendi maaşlarında düzenlemeler yaparken nedense açlığa mahkûm edilmiş olanlar için hiçbir iyileştirme çalışması yapmamışlardır. Görünen o ki yapmaya da niyetleri yok. Zaman akıp gidiyor. Yaklaşık bir yıl sonra kendimizi seçim atmosferi içinde bulacağız. İşte o günlerin hesap günü olması gerekir. Tekrar aday olmuş milletvekillerini bizim için ne yaptınız diye sorgulamamız gerekir. Oylarımızın geleceğimizi yönlendirecek bir güç olduğunu bilmemiz ve oylarımızı ona göre kullanmamız gerekir.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 47 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.