Koca Bir Çınar

Koca Bir Çınar
Dün gece torunum ile birlikte GEZİ eylemine katılmıştık. Torunum delikanlılığa ilk adımını attığı bu yıllarda Silivrili olmaya da ilk adımlarını atmış bulunuyor. Gerçi okulların tatile girdiği her yaz aylarını yanımızda geçiriyordu ama o aylar yaşamının geçici bir bölümüydü. Lise eğitimi Silivri’deki Mektebim okullarının Fen lisesinde başladığı için en az üç yıl daha bizim gibi Silivrili olacak. Çok katılmak istediği bu eylemde onu yalnız bırakmamak için eyleme onunla birlikte katıldık. Olağan üstü güzellikteki bir ses İstanbul şarkısını okurken biz de kalabalığın arasına katıldık. Bir ara müthiş bir alkış koptu. Dönüp baktığımızda siyahlar giyinmiş, beli iki büklüm olmuş, bir elinde bastonu, diğer elinde bir yüzünde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafı, diğer yüzünde ulusal şairimiz Nazım Hikmet’in fotoğrafı olan bir pankart tutuyordu. Çevik adımlarla yürüyüp sahneye çıktı. Az sonra mikrofonu eline alıp beni iyi dinleyin gençler diye haykırdı. Ben yüz on yaşındayım. Düşman işgalini de gördüm, Atatürk’ün elini de öptüm. Cumhuriyet kolay kazanılmadı dedi ve bir şiir okudu. Yaşlı kadın gecenin yıldızı olmuştu. O kadını görüp dinledikten sonra kendimden utandım. Artık yaşlandım. Siyaseti gençler yapsınlar dediğim için. Benden otuz iki yaş büyük olan o yaşlı kadın halen siyasetin içindeyse benimki sorumluluklardan kaçmaktan başka ne olabilir ki?
Facebook’ta CHP İstanbul gençlik kolu yönetiminde bulunmuş olan ortanca oğlum M. Özgür Nevres’in ne yaptığına bakıyorum. Oğlum Taksim’deki eylemin içinde. Babanın bıraktığı yerden görevi devraldığın için seninle gurur duyuyorum diye yazdım. O da yanıt vermiş. Ben de seninle gurur duyuyorum baba demiş. Özgür bir arkadaşının başına gelenleri paylaşmış. İnanın tüylerim diken gibi oldu. Panzer bir arabayı sıkıştırıyor. Arabanın içindekiler çığlık çığlığa yardım istiyor. Etraftan gelenler panzer sürücüsünü durdurmak istiyor ama sürücü inadına sıkıştırıyor. Yardıma gelenler arabanın içindekileri büyük bir zorlukla çıkarıp ölümden kurtarıyorlar. İnsan olan böyle bir şey yapar mı?
Facebook’ta gezinti yapıyorum. Oğullarım, yeğenlerim ve kafa dengi arkadaşlarımın neredeyse tamamı orada. Tümü de Atatürkçülük bayrağını ellerinden düşürmüyorlar. Bu durum beni çok mutlu ediyor. Oğullarımın üçü de GEZİ protestolarını destekler durumda. Karagöl’ler, Şengül’ler nerdeyse tam kadro protestocular arasında. Aralarında bir tek Amerikan üniversitelerinde öğretim üyesi olan kızım Doktor Hediye Nevres yok. Bu denli uzak bir yerden katılımını beklemek haksızlık olur. Üstelik iki çocuğuna iyi bir gelecek sağlama çabasında. Oğlu tıbbı bitirdi. Halen ihtisasını yapıyor. Kızı ise bu yıl üniversite eğitimine başladı. İleride emekli olduğunda o da mutlaka aramıza katılmış olacak. Zira o da kardeşleri gibi tam bir Atatürkçü ve devrimlerinin savunucusu.
Duyarlı halkımız bu güne kadar hep sessiz kalmayı yeğlemişti. İktidar yaptıklarıyla bardağı taşırınca bu günlerde yaşamakta olduğumuz olaylara gelindi. Tarihimizi iyi bilenler Avrupa ülkeleri reform üzerine reform yaparlarken, sanayide dev adımlar atarlarken Osmanlı yöneticileri borç para ile köşkler, saraylar ve camiler yapıyorlardı. Teknoloji geliştiremedikleri ve sanayiye yatırım yapmadıkları için savaş ve savunma için gerekli olan silahları ancak gelişmiş olan ülkelerden satın alabiliyordu. Satın aldıkları silahlar ise ileri teknolojiye sahip silah kullananların karşısında yetersiz kalıyordu. Bu yüzden de Osmanlı girdiği her savaşı kaybediyordu. Kazandığı savaşları bile masa başında kaybediyordu.
Osmanlıların son zamanlarındaki duruma düşmemek için bu ülkenin savurganlığa, cami üzerine cami yapmaya, lüks arabalar ve uçaklar satın almaya değil, ileri teknolojiye sahip sanayiye yönelmesi gerekir. Ancak ileri teknolojilere sahip sanayiler güçlü bir devlet olmamızı sağlar.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 50 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.