ÖLÜMÜN BÖYLESİ
Fatma on altı yaşında olmasına rağmen köyünün en güzel en gelişmiş kızlarından biri olmuştu. Köyün tüm delikanlıları bu güzel kızın peşindeydiler. Fatma’yı çok kişi istedi. Ailesi kızlarının henüz çok küçük olduğunu, henüz evlendirmeyi düşünmediklerini söyleyerek, istemeye gelenleri geri çeviriyorlardı. Kızlarını istemeye gelenlere açık kapı bırakmıyorlardı. Kızlarının lise öğrenimi yeni başlamıştı. Aile kızlarının okumasını istiyordu. Kızlarının da okumak için büyük hevesi vardı.
Recep defalarca Fatma’yı ailesinden istetti. Her defasında reddedildi. Recep Fatma ile evlenmeyi kafasına iyice koymuştu. Her gördüğü yerde önünü kesiyor, bazen yalvarıyor, bazen de tehdit ediyordu. Fatma her defasında Recep’e ağır sözler söylüyordu ve ölürümde seninle evlenmem diyordu.
Aradan iki yıl geçti. Fatma elindeki lise diplomasıyla sevinçle köyüne döndü. Recep’te Fatma’nın liseyi bitirip köye geri dönmesine. Ailesini gönderip Fatma’yı yine istetti. Aldığı yanıt yine reddi. Reddedildiğini öğrenen Recep çılgına dönmüştü.
Ben onu başkasına yar etmem diyordu. Bir gece tenha bir yerde Fatma’nın babasının gırtlağına sarılarak,
Fatma’yı bana vermezsen hepinizi öldürürüm dedi. Recep’in elinden güç kurtuldu. Evine döndüğünde başına gelenleri eşine anlattı. Recep’in kendisine nasıl saldırdığını, güçlükle nasıl kurtulduğunu. Karısı,
Uymayalım bu terbiyesize. Satalım neyimiz varsa, gidip bizi rahatsız edemeyeceği bir yere yerleşelim. Zaten kızımız öğrenimine devam etmeye çok hevesli. Hem onun okuma hevesini kırmayız, hem de bu belalı heriften uzak dururuz. Adam karısını haklı buldu ve,
Tamam hanım senin dediğini yapacağım dedi.
Ertesi gün muhtara gidip başına gelenleri anlattı. Artık bu köyde kalamayacağını, arazilerini ve evini satıp şehire yerleşmek istediğini söyledi. Mal varlığını kısa bir zamanda satabilmek için muhtardan yardım istedi. Muhtar,
Korkma be Mehmet ağa, biz varız burada, çekeriz onu köy odasına, anasından doğduğuna pişman ederiz. Bırak senin kızına ve sana sataşmasını, yanınızdan dahi geçecek cesareti kalmaz. Sen git evine rahatına bak dedi. Mehmet ağa muhtarın söylediklerine rağmen ikircikliydi. Acabalar beynini kemiriyordu. Kolay değildi alın teriyle kazandığı tüm mal varlığını elden çıkarmak ve doğup büyüdüğü bu köyü terk etmek. Karısına muhtarla konuştuklarını anlattı. Karısı,
Yaman adamdır bizim muhtar. O Recep’in tüm kemiklerini kırar. Acele etmeyelim. Bakalım günler ne gösterecek? Karısının desteği Mehmet ağayı rahatlatmıştı.
Muhtar iki köy bekçisini gönderip Recep’i köy odasına getirtti. Kapıyı arkasından sürgülettirdi. Recep’e,
Recep sen nasıl bir delikanlısın ki seni istemeyen bir kıza sülük gibi yapışıyorsun. Delikanlılığa sığar mı senin yaptıkların? İstettiğin kızını vermedi diye adamın gırtlağına sarılmak ve onu ölümle tehdit etmek delikanlılık mı? Sen bela mısın, nesin be. Recep diklendi,
Ben o kızı seviyorum, sana ne. Ne yapıp edip o kızı başkasına yar etmeyeceğim. Muhtar,
Yaaaa, peki ne hakla? Burası dağ başı mı? Dağ başında bile olmaz o senin dediğin.
Dağ başı, ova başı, neyse ne? Ölürüm, öldürürüm ama Fatma’yı başkasına yar etmem.
Bak Recep, delikanlısın gençsin. Sana kötü davranmak istemem. Gel bu sevdadan vazgeç. Ben köyümüzde bu tür terbiyesizliklere izin vermem.
Muhtarsan muhtar ol be. Sana ne. Muhtar işaret etti. Bekçiler Recep’i kıskıvrak yakalayarak yere yıktılar. Muhtar bekçinin mavzerini alarak kayışını Recep’in ayaklarına geçirerek çevirmeye başladı. İki ayağı biri birine iyice yapışınca ayaklarını havaya kaldırdılar. Muhtar eline aldığı sığır kuyruğu kırbacıyla Recep’in tabanlarına vurmaya başladı. Muhtar vurdukça soruyordu,
Bir daha o insanları rahatsız edecek misin?
Beni öldürseniz de vaz geçmem. Muhtarın öfkesi iyice kabarmıştı. Acımasızca habire vuruyordu. Recep’in ayaklarından kan fışkırıyordu. Muhtar bekçiye,
Tuz getirin diye bağırdı. Bekçinin getirdiği tuzu kanayan ayaklara bastırdı. Acıyla büküldü Recep. Çektiği acıya dayanamayarak bayıldı. Muhtar,
Su getirin dedi. Bekçi az sonra bir kova su ile geri döndü.
Dök başına. Buz gibi su bile ayılmasına yetmemişti. Uzun süre ayılmasını beklediler. Ayıldığında muhtar sorusunu yineledi. Bir daha o insanları rahatsız edecek misin? Recep’te konuşacak hal kalmamıştı. Bir şeyler mırıldandı. Ne söylediğini anlamadılar bile. Ayağa kaldırmak istediler. Şişen ayaklarının üzerinde duramayıp yere yıkıldı. Muhtar bekçilere,
Alın bunu evinin yakınlarında bir yere bırakın. Karga tulumba götürdüler. Evine yakın bir yerde bıraktılar. Bırakıldığı yerde uzun süre kaldı. Sivrisinekler üzerinde oğul oğul uçuşuyordu. Yüzlerce sinek iğnelerini sokup kanını emiyorlardı. Biraz daha kalırsam bu sivrisinekler yiyip bitirecekler beni diye düşündü. Canını dişine takarak sürünerek evine gitti.
Günlerce evinden çıkamadı. Sivrisinek sokmaları yüzünden ayakları gibi tüm vücudu da kabarmıştı. İyileşmesi uzun sürmüştü.Yediği onca dayağa rağmen Fatma’dan vaz geçmeye hiç te niyetli değildi.
Kendisini iyi hissettiğinde ilk işi kasabaya gitmek oldu.Kasabada tanıdığı bir silah kaçakçısı vardı. Kaçakçıyı bulup kendisine iyi bir tabanca sağlamasını istedi. Kaçakçı bir süre sonra iki tabancayla geri döndü. Biri toplu diğeri on dörtlük bir taraklıydı. On üç mermi tarağa, bir tanede namluya sürülüyordu. On dörtlüyü çok beğendi. Fiyatında anlaşıp parasını ödedi. Tabancasını beline sokup köyüne geri döndü. Satın aldığı tabancayla Fatma’yı tehdit edip kaçıracaktı. Eğer razı olmazsa onu mutlaka öldürecekti. Onu kendinden başka kimseye yar etmeyeceğine yemin etti.
Fatma yayılımdan dönen inekleri köyün dışında karşılayıp ahıra doğru sürdü. Hafiften de bir şarkı mırıldanıyordu. Karşısına birden Recep çıktı. Elindeki silahı ensesine dayayıp,
Yürü dedi. Bağırırsan kurşunu beynine yersin. Fatma çok korkmuştu. Korkuyla Recep’in gösterdiği yöne, ovaya doğru yürümeye başladı. Dili tutulmuştu. Korkudan bağıramıyordu. Epeyce gittiler. Ovanın üstüne karanlık iyiden iyiye çökmüştü.
Ne olur bırak beni köye döneyim. Zorla güzellik olmaz diye inledi.
Yürü, daha ne konuşuyorsun? Ben sana demedim mi seni başkasına yar etmem diye? Köyden epeyce uzaklaşmışlardı. Fatma’yı arkasından hızla iterek yere düşürdü. Vahşi bir hayvan gibi üstüne çöktü. Direncini kırmak için tüm giysilerini parçaladı. Çok direndi ama bekaretini kaybetmeyi önleyemedi. Yarı baygındı. Artık hiçbir şey hissetmiyordu. Recep işini bitirdikten sonra kalktı. Aklınca sevgilisi kadınıydı artık. Ben bunu bu yırtık üst başla köye nasıl götürürüm diye düşündü. Fatma’nın yırtılan elbisesinden elde ettiği parçalarla ellerini ayaklarını sıkıca bağladı. Sivrisineklerin tepelerinde dev bir huni oluşturmalarına aldırış etmeyerek, ilerideki bir köye doğru hızla yürümeye başladı. Sivrisinekler kuduz köpek gibi saldırıyorlardı. Ha bire ensesine, yüzüne şaplaklar atarak korunmaya çalışıyordu. Köye vardığında, köyün en çok iş yapan bakkalına gitti. Sevgilisine şalvar ve mintan aldı. Ekmek, helva, peynir ve zeytinden oluşan kumanyayı da satın aldığı bir fileye doldurarak, geri döndü.O hızla yürürken tepesinde büyük bir huni oluşturmuş sivrisineklerde onunla birlikte gidiyorlardı.
Fatma’yı bağlayarak bıraktığı yere vardığında, sevdiği kadının hiç kıpırdamadığını görünce üstüne eğildi, uyanması için dürttü. Hiçbir tepki almayınca kulağını kalbine dayadı. Hiçbir şey duymadı. Cep fenerini yakıp yüzüne tuttuğunda, sevdiği kadının yuvalarından fırlamış gözleriyle karşılaştı. Fatma sivrisineklerin sokmalarına ve acılarına dayanamayarak ölmüştü.
Eyvah, ben ne yaptım diyerek üstüne kapandı. Ağladı, ağladı.
Tan yeri ağarmaya başladığında kalkıp az ilerideki bir ağacın yanına gitti. Kocaman bir dalı kanırtarak kırdıktan sonra geri döndü. Bıçağıyla derince bir çukur açarak dalı dikti. Dalın üzerine Fatma’nın elbisesinden parçalar astı. Amacı cesetlerinin kolay bulunmasını sağlamaktı. Cep fenerinin ışığında yuvalarından fırlamış gözleri kapatmaya çalıştı. Eğilip çok sevdiği kadını soğumuş dudaklarından öptü. Tabancasını şakağına dayayıp tetiği çekti. Cansız bedeni sevgilisinin bedeni üzerine düştü.
Ölürüm ama Fatma’yı kimseye yar etmem demişti. Bir karşılıksız aşk uğruna iki genç can yitip gitmişti.
Özcan NEVRES
.
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016