Topluma Hizmet
İnsanlar her zaman topluma hizmet etmek isterler ama hizmet eden insana öyle bir kara çalarlar ki insan yaptığına yapacağına pişman olur. 1977 yılında Menemen’e dönüş yaptığımızda Özgür ile Barış’ı anaokuluna vermiştik. Yılsonunda çocuklarını bir daha anaokuluna göndermeyecek olanlar o kadar çok çirkefleştiler ki anlatılacak gibi değil. Kimi benim çocuğumun çatalını, kaşığını çaldınız. Kimi de tabağını çaldınız diyorlardı. Doğrusu konuşulanlardan iğrenmiştim. Ertesi yıl okul açıldığında beni oy birliğiyle başkan seçtiler. Öğretmen hanım yarın çocuklarınız tabak, çatal ve kaşık getirecekler dediğinde öğretmene başkan be miyim, yoksa siz misiniz dedim? Tabi ki sizsiniz deyince sayın veliler nesillerin nesillere borcu vardır. Bu borcun en azından bir kısmını ödememiz gerekir. Bu nedenle hiç biriniz hiç bir şey getirmeyeceksiniz. Yalnızca ellişer lira getireceksiniz. Bu parayla sınıfımızın tüm gereksinimlerini alacağız ve aldıklarımızı demirbaşa kaydedeceğiz. Geçen yıl yaşadığımız rezillikleri bir daha yaşamamak için gereken budur dedim ve oylamaya sundum. Oy birliğiyle kabul edildi. Aylık aidatı beş yüz lira olarak belirlemiştik. Bu para ile temizlik ve yemek işlerini yapmakla görevlendirdiğimiz müstahdemin aylığını ve mutfak giderlerini ödüyoruz. Kadın çocuklar için oldukça lezzetli yemekler pişiriyor. Ben de sınıfın tüm gereksinimlerini karşılamaya çalışıyorum. Sık sık bozulan muslukları onarıyorum. Perdeler için gerekli olan kornişleri dışarıya para vermemek için kendim taktım. Elektrikler kesildiğinde çocuklar üşümesinler diye katalitik soba, tüp gazla çalışan fırın, boy ve kilo ölçme aletleri ve zihin geliştirici oyuncaklar aldım. İstanbul’a her gidişimde Karaköy yer altı çarşısındaki oyuncakçıdan çocukların zevkini okşayacak oyuncaklar alırdım. Her şeyi bol bol yedikleri gibi en pahalı meyve olan muz da yemelerini sağlıyordum. Ertesi yıl yine oy birliğiyle başkan seçildim. Sınıfımız kız meslek okuluna bağlanmıştı. Okul müdiresi yanıma geldi ve benim okuluma yirmi sandalye ile iki de masa alacaksın dedi. O yıllar enflasyon tırmanıştaydı. Aidatı yedi yüz ellişer lira yaptık ama sene sonunu ucu ucuna denk getirmem için çok dikkatli olmam gerekiyordu. Bu nedenle müdüre hanıma alamam dedim. Bu çocukların en iyi şekilde beslenmeleri gerekir. Onların boğazlarından kesip size ödeme yapamam. Kaldı ki bende yirmi beş çocuk var. Sizde ise otuz. Niye kendi öğrencilerinden toplamıyorsunuz. Buraya çocuklarını gönderen anneler gün takip etmek için değil çalıştıkları için gönderiyorlar dedim. Ertesi gün hademesiyle bana bir yazı gönderdi. Yönetim kurulumuzu toplantıya çağırıyordu. Yönetim kurulunu toplantıya çağırdım. Müdire ile aramızda geçenleri anlattım. Yapa bileceğimiz iki şey var. Ya müdirenin isteklerine teslim olacağız, çocuklarımıza yeteri kadar yararlı olamayacağız. Ya da davet ettiği bu toplantıya piyon olmayacağımızı kanıtlamak için katılmayacağız. Katılmama önerim oy birliğiyle kabul edildi. Bunun üzerine Kız Meslek Okulu Müdür Vekilliğine diye bir yazı yazıp gönderdim. Yazıda sizin piyonunuz değiliz. Biz ne zaman istersek o zaman toplantı yaparız diye yazdım. Ertesi gün yaptıkları toplantıda müdüre hademeyle toplantıya katılmam için çağrı yaptı. Sözlü çağrıya git müdirene söyle biz onun piyonu değiliz. Ben ne zaman istersem toplantı o zaman yapılır dedim. Az sonra Savcı Orhan Bey geldi. Özcan Bey hakkında bazı ithamlar var. Elindeki evrakları bana verir misin dedi. Buraya savcı olarak mı geldiniz? Yoksa veli olarak mı? Veli olarak geldim deyince hiç bir şey vermiyorum dedim. Savcı biraz sonra yine geldi. Özcan Bey hatırım için bu toplantıya gelir misin dedi? Tamam, katılayım dedim. Beraberce okula gittik ve toplantı salonuna girdik. Müdire hışımla karşıma dikildi. Sen ne kara cahil biriymişsin be. Daha dilekçe yazmayı bile öğrenememişsin. Ne demek oluyor müdür vekilliğine deyince, ben Birinci Ordu Muhabere Komutanlığında genel evrak müdürlüğü yaptım. Senden mi öğreneceğim dilekçe yazmayı dedim. O halde niye müdür vekilliğine diye yazdın dediğinde, yazdım çünkü seni bu okulun müdürlüğüne layık görmüyorum dedim. Çok fena bozulmuştu. Tam o sırada kadınların arkasına gizlenmeye çalışan yönetim kurulundaki arkadaşım gözüme takıldı. Ne arıyorsun burada? Biz bu toplantıya katılmama kararı almadık mı dediğimde katılmayacağım diye sana senet mi verdim? Hem senin hakkında neler söylüyorlar, neler dedi. Sana eksik anlatmışlar. Toplantı bittiğinde seni kazan dairesine çekip orada eksik bilgilerinin tümünü tamamlayacağım dedim. Oluşturulmuş kurula dönüp ben kimlerle yola çıkmışım? Hemen evrakları alıp geliyorum dedim. Okul ile Nevres apartmanın arasında en fazla atmış metre mesafe var. Evrakları alıp döndüm. Kurul başkanı ver deyince avucunu yala, iki kâğıdın arasına karbon kâğıdı koy. Tüm fiş ve faturaların tarihlerini, numaralarını ve tutarlarını yazdıktan sonra kopyasını bana vereceksin. Bir de bana altı bin beş yüz lira para vereceksin dedim. Ne parası diye sorduğunda Şubat tatiline kadar bütçe açık verir. Bu açığı cebimden karşılamaktayım. Şubat tatilinde ve diğer tatillerde masraf olmadığından açık kapanır ve sezon denk bütçeyle kapanır dedim. Tamam dedi. Muhasebecimize hesaplattıktan sonra öderiz dedi. Kâtip üyenin önünden bir kâğıt çekip istifa ettiğimi yazdım. Çok büyük umutlarla açığımı yakalayacaklarını sanmışlardı ama hüsrana uğramışlardı. Ben müdire ile tartışırken velilerin tümü müdireden yanaydılar.
Yeni yönetimin ilk işi aidatı iki katına bin beş yüz liraya çıkarmak oldu. Yetmedi on gün sonra üç bine çıkardılar. Bazı veliler önüme çıkıp Özcan Bey mahvolduk. Ne olur yönetimi siz alın dediklerinde ben kendim ve sizin için müdire ile çatışırken tümünüz müdireden yana oldunuz. Bu dünya eden bulur dünyasıdır. Aradığınızı buldunuz. Bana da buldurdunuz. Siz üç bin ödüyorsunuz. Ben altı bin ödüyorum. Buna rağmen halimden şikâyetçi değilim diyordum.
Bu bana iyi bir ders olmuştu. Daha önce de Modern Tarım Ve Hayvancılık Kooperatifi Başkanlığı yaptığımda da benzer bir durum yaşamıştım. Bir daha ne başkanlık ve ne de yöneticilik yapmamaya karar verdim. O günden bu yana da hiçbir görev kabul etmiyorum.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016