Çocuğu Yönlendirerek Eğitmek
Kızım doğduğunda ilk düşündüğüm onu nasıl büyütürüm değil, nasıl eğitirim olmuştu. İlk aklıma gelen Kant’ın çocuk eğitimi ile ilgili kitabı olmuştu ama piyasada bulmak olası değildi. Yaptığım araştırmada Jean Jackues Russeau’nun Emil adlı eserinin pedolojik bir eser olduğunu gördüm ve satın aldım. Ardından İngiliz düşünür Russell’ın Terbiyeye Dair kitabını aldım. Yetinmedim. İzmir Milli Kütüphanesinde Kant’ın eserini buldum. Üç eseri çok dikkatle okuduktan sonar çocuk yetiştirmek ve eğitmek için gereken birikimi sağlamış oldum.
İki yaşına geldiği halde halen gece altını ıslatıyordu. Bergama Kermesine gittiğimde kızıma boyu kadar bir bebek almıştım. Çok sevmişti bebeğini. Gece bebeğiyle yatmıştı. Sabah kalktığında altı yine ıslaktı. Bak şu pis bebeğe, kızımın yatağına çiş yapmış. Benim kızım akıllıdır. Asla yatağına çiş yapmaz. Hadi seninle bebeğe bir daha yatağına çiş yapmasın diye ders verelim dedim ve bebeğe bir tokat patlattım. O da bebeğe vurmaya başladı. Pis bebet cici çocutlay yatağına çiş yapay mı diye ha bire tokatlıyordu. Yoruluncaya kadar bebeği dövdü. Ertesi sabah kalktığında yatağı kuruydu. Demek ki yatağını ıslatırsa o dayak sırasının kendisine geleceğini düşünmüştü. Oysa bazı anneler çocuklarını altını ıslatmaktan vazgeçsin diye döverek seni yakacağım diye ateşle korkutmaya çalışırlar. Böyle bir tehdit olabildiğince ters bir tepkiye neden olur. O ara kızıma kimseden ne para ne şeker ve ne de çikolata almamasını öğrettim.
İki buçuk yaşındayken elinden tutar hadi arkadaşım seninle gezmeye gidelim derdim. Gördüklerini, merak ettiklerini sorduğunda sorduklarını kesinlikle yanıtlardım. Çocuklar her şeyi sormazlar demezdim. Özgüven kazanması için eline bir mektup ve para verdim. Sen artık kocaman bir kız oldun. Bu mektubu postaneye götür dedim ve gönderme parasını da verdim. Yola çıktığında peşinden gittim. Postaneye girdiğinde bankonun arkasında kaybolduğu için onu müşteriden sayan yoktu. Kucaklayıp yukarı kaldırdım. Mektubu ve parayı verdikten sonra ağlamaya başladı. Sen benim arkamdan niye geldin? Sen beni bebek mi sandın diyordu?
Altı eylül günüydü. Kızım ile birlikte İzmir fuarına gittik. Önce hayvanat bahçesini gezdik. Sonra kocaman bir balon aldık. Balonunu keyifle sallarken balon yerdeki yanmakta olan bir sigara izmaritine deyince güm diye patladı. Ağlamaya başladı. İlle de yeni bir balon istiyordu. Adım başı olan baloncular ne hikmetse hepsi yok olmuşlardı. Tam o sırada bir gürültü koptu. Hatırı sayılır bir kalabalık ya ya ya şa şa şa İsmey Paşa çok yaşa diye bağırıyorlardı. Birçok insan kaçışmaya başladı. İki buçuk yaşındaki kızımla o kalabalığın arasında sıkışıp kalmak istemediğimden kızımı kucaklayıp koşarak fuardan çıktık. O yıllarda garaj fuarın yakınındaydı. Otobüse bindik ama oturacak yer yok. Kadının biri yanındaki çocuğu kucağına alarak çocukla ayakta kalmayın oturun dedi. Kadının sayesinde oturacak yer bulmuştuk. Menemen’e vardığımızda son durakta inmek istediğimde şoför Özcan Bey inmeyin. Bizim bu son seferimiz. Evimize gitmek için sizin evin önünden geçeceğiz dedi. Evimizin önüne geldiğimizde indik. İnmemizle kapı açıldı. Meğer babam merakla yolumuzu gözlüyormuş. Kucağımda uyumuş olan kızım birden uyandı ve şa şa şa ya ya ya paşa İspeti çot yaşa diye bağırmaya başladı. Babam ne diyor bu diye sorduğunda İsmet Paşa çok yaşa diyor dedim.
Kızım dört yaşındayken sık sık dükkânıma gelirdi. Karşı komşumun iki kızından biri ilkokul bir de diğeri de üçüncü sınıfta okuyorlardı. Kızımı gelip alırlar ve evlerinin önünde oynarlardı. Resimli çocuk kitaplarına bakarlarken bir de baktım kızım okumayı sökmüş. İlkokula başladığında ikinci sınıfa almak istediler ama kabul etmedim ve yaşıtlarıyla okusun dedim. Kızımı hep okumaya ve araştırmaya yönlendirdim. İstediği kitap, ansiklopedi ne varsa hepsini aldım. İlk ve ortaokulu birinciliklerle tamamladı. O yıllarda Türkiye’de tek olan Ankara’daki Fen lisesinin imtihanı kazanarak okula girmeye hak kazanan doksan altı öğrenciden biri oldu. Daha sonra girdiği Boğaziçi üniversitesinden ilk yüzün arasında yer alarak mezun oldu. Amerikan üniversitelerinde öğretim üyeliğini sürdürürken doktorasını yaptı. O şimdi yirmi dört yaşında bir tıp doktorunun ve üniversitede okuyan bir kızın annesi. Eğer ben onu çocukluğundan itibaren gerektiği şekilde eğitip yönlendirmeseydim bu başarıları elde edebilir miydi?
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016