Geçmişte PKK bitme noktasına gelmişti. Zira o dönemde devlet güçlüydü. Abdullah Öcalan’ı besleyen ve kollayan Suriye’ye karşı bir komutanımız Suriye’ye bir ihtarda bulunmuştu. Abdullah Öcalan’ı ülkenizden def etmezseniz, ben girip onu alacağım. Bunun sonucuna katlanacaksınız demişti. Suriye hemen Öcalan’ı sınır dışı etmişti.

Daha sonra Abdullah Öcalan Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmişti. O günleri anımsayanlar Abdullah Öcalan’ın korkudan yuvalarından fırlamış olan gözlerine ve görevlilere nasıl yalvardığını, ülkeme hizmet etmek istiyorum deyişini mutlaka unutmamışlardır.

O günlerde günümüzdeki gibi her hangi bir konuda fikir üretmesi, talimatlar vermesi olası mıydı? Canını kurtarmaktan başka hiçbir düşüncesi ve etkinliği yoktu. AKP nin iktidar olmasıyla şans yüzüne güldü. Koskoca Türkiye cumhuriyeti devletiyle pazarlıklara giriyor. Kandil’e talimatlar gönderiyor. Adeta zafer kazanmış bir komutan gibi davranıyor.

Bu olaylar yaşanırken yüreğimizi burkan acıtan bir haberle sarsılıyoruz. AKP hükümeti Avrupa Birliğine girebilme umuduyla sahillerimizin çok yakınındaki on altı ada ile bir kayalığı Yunanistan’a bırakmış. Bu Süleyman Şah türbesinin inşa edildiği alanı terk etmekten çok daha vahim bir durumdur. İnternet’te bu olanlar güncelliğini koruyor. Birçok İnternet kullanıcısı ah Ecevit ah, sen olsaydın bunlar olur muydu diyorlar?

Yunanistan’ın Megalo İdea’dan kaynaklanan bu aç gözlülüğü her elde ettiği başarıdan sonra tırmanmaya devam ediyor. Bu tırmanış Meis adasının yakınındaki adaya Yunanistan’ın bir karakol yaptırmasıyla başlamıştı. Türk hükümeti yapılması gerekeni yapmadığı için o karakollu yapanların başına yıkmadığı için bu tırmanış devam ediyor.

Foça’da yaşadığım yıllarda Foça körfezindeki adanın neden imara açılmadığını sormuştum. Aldığım yanıt beni çok şaşırtmıştı. Foça körfezinin göbeğinde olan bu ada meğer statüsü belli olmayan adalardanmış. Bu nedenle imara açılamıyormuş. Eski belediye başkanlarından CHP li Tahir Müstecaplıoğlu bu adayı ağaçlandırarak ülkemize kesin olarak kazandırmak istemişti ama ağaçlandırmayı başaramamıştı. Yerel Gündem 21 in toplantısında bu adanın nasıla ağaçlandırılacağını anlatmıştım. Ne yazık ki halen o ada boş olarak duruyor.    

Biraz da nostalji (özlem) yapayım. Geçmişte elektrik tesisat işleri yapıyordum. Genelde evlere tek bir priz istiyorlardı. Ben pazarlıkta olmamasına rağmen ikinci bir prizi kendimden takıyordum. Ne olacak iki priz? Ne gereği vardı diyorlardı.

Aradan henüz bir yıl geçmeden bazıları, iyi ki bizim eve iki priz takmışsın. Artık o iki priz de yetmiyor diyorlardı. Gelelim günümüze. Benim bilgisayar masamda on iki, üç de duvarda, üç adet televizyonun yanında, üç de kapalı balkonda tam yirmi iki priz var.

Can’ın odasında da dokuz priz var. Yalnızca orta katta tam otuz bir priz var. Alt katta salonda yedi, açık balkonda da üç priz var. Zaman geliyor elindeki fişi nereye takayım diye dolanan oluyor. Evimizde üç cep telefonu, iki on inç tablet, iki bilgisayar, bir laptop, bir navigasyon cihazı, üç de televizyon var. Yazıcılar, vantilatörler, müzik setleri say say bitmez.

Bir prizin yeter denildiği zamandan bu güne ne kadar mesafe kat etmişiz. Keşke kullanmakta olan tüm bu cihazları ülkemizde imal edebilseydik.

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 79 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.