Osmanlı İmparatorluğu zapt ettiği ülkeleri elde tutabilmek için Anadolu’ya yerleşmiş olan Türkleri ve Türk göçerlerini zorunlu göçe zorlayarak işgal ettikleri topraklara yerleştirmişlerdi. Göç ettirilenler kısa zamanda yerleştirildikleri yere uyum sağlamışlardı. Yaşadıkları yerleri öz vatan olarak bellemişlerdi. Köyler kurmuşlar camiler ve imaretler yapmışlardı. Hiç birinin aklından bir gün devranın döneceğini yeni bir göçe zorlanacaklarını akıllarından geçirmemişlerdi.
Dünya ülkeleri içinde büyük bir hızla sanayi devrimi yapıp zenginleşen ülkeler, daha da zenginleşmek için sanayi devrimine ayak uyduramamış ülkeleri boyundurukları altına aldılar. Yani sömürgeleştirdiler. Döneminin en büyük imparatorluğu olan Osmanlı İmparatorluğu sultanları lüks hayat uğruna sanayileşip devleşen ülkelerin karşısında bir gün ağır bir yenilgiye uğrayıp saltanatlarını kaybedebileceklerini düşünmediler, düşünemediler. Gün geldi düşman ülkelerle savaşa bilmek için düşman ülkelerin silahlarına muhtaç kaldılar. Sanayi devrimi yapmış olan ülkeler geliştikleri yeni silahları kullanırlarken depolara kaldırdıkları eski silahları Osmanlı devletine kakaladılar.
Osmanlı devleti hızla toprak kayıplarına uğrarken bile İstanbul’da saltanat ve ikbal kavgaları amansızca sürüyordu. Devlet sultanların saltanat uğruna yüksek faiz ve ağır şartlarla bulabildikleri borç paraları yaptırdıkları saraylara köşklere ve yalılara harcıyorlardı. Tasarrufa yönelip fabrikalar kurarak ülkelerini zenginleştirmeyi düşünmek dahi istemediler. Gelişmiş ülkeler gelişmiş silahlarını Osmanlıya baş kaldıran ülkeleri vererek desteklerken, Osmanlılara demode olmuş silahları satıyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğunun yenilgilerle terk etmek zorunda kaldığı topraklarda kelimenin tam anlamıyla çok büyük bir can savaşı vardı. Kaçmayı başaran ancak canını kurtarabilecekti. Bu nedenle ters bir göç başlamıştı. Anadolu’dan o topraklara götürülüp yerleştirilenler bu geri çekilmelerde güvenlik altına da alınmamışlardı. Tüm Türk’ler kaderleriyle baş başa bırakılmışlardı. Yaşadıkları toprakları, evlerini, barklarını, hatta hayvanlarını dahi bırakarak canlarını kurtarmak için Anadolu’ya kaçıyorlardı. Yugoslav Yazar İva Androviç bu göçlerin canlı tanığı olarak Dirina Köprüsü adındaki kitabında olağan üstü bir anlatımla yazmıştır. Okumamış olanlara mutlaka okumalarını öneririm.
Anadolu’ya çok büyük bir göç başlamıştı. Anadolu’ya ulaşmak onların en büyük zaferi olacaktı. Oysa o kaçış yıllarında Anadolu da yabancı işgal kuvvetleri tarafından işgal ediliyordu. Eğer Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı Kurtuluş savaşı zaferle sonuçlanmasaydı bu insanlar ne olacaktı? Anadolu’nun insanları nereye göç edeceklerdi? Zira Türklerin Anadolu’dan başka gidebilecekleri hiçbir yer yoktu. Bin yıl önce göç ettikleri eski vatanları Orta Asya da işgal altındaydı. Bu nedenle tüm Anadolu insanları ya istiklal ya ölüm diyerek Kurtuluş Savaşına katılmışlardır.
Yaşadığımız bu güzel ülkede camilerimiz dimdik ayakta duruyorsa ve bayrağımız yurdumuzun her yerinde şerefle dalgalanıyorsa bunları ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşımıza borçluyuz. Anadolu bin yıldan beri Türk’tür. Sonsuza kadar da Türk kalacaktır. Atatürk düşmanları her zaman hüsrana uğrayacaklardır. Atatürk’ü kötülemek Kurtuluş Savaşının önemini kavrayamamış, akıl ve mantık yoksunu insanların işidir.
Özcan Nevres
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016