BİR SOKAKKÖPEĞİNİN ANLATTIKLARI

BİR SOKAK KÖPEĞİNİN ANLATTIKLAR

 

Ben, benim gibi bir sokak köpeğinin, çöplükte doğurduğu yedi kardeşten biriyim. İlk doğan ben olduğum için diğer kardeşlerden biraz daha iriydim. Annem hastalanıp sütü azaldığında, ben daha çok süt emmeyi başardım. Kardeşlerim yeterli doyamadıklarından birer birer öldüler. Tek başıma kalmıştım ama, annemin hastalığı nedeniyle azalan sütü beni doyurmuyordu. Ölümle yaşam arasındaki ipince bir çizginin üzerindeydim. Çöplükte bulabildiğim yumuşak yiyecekleri yemeyi çabuk öğrendim. Bir süre sonra annem de öldü. Yapayalnız ve savunmasız kalakalmıştım. Annemin bir deri , bir kemik kalmış bedeninin sıcaklığından da yoksun kalmıştım. Çöplerin arasında kendime. bir yer edindim

Yaşam çöplükte bulduğum yiyeceklerle sürüp gidiyordu. Ben de çocukluğumu yaşamak istiyordum çöplüğümüzde. oyun oynayabileceğim hiçbir yavru köpek yoktu. Bir gün benden çok daha küçük yavru köpekler gördüm. Sevinçle yanlarına gittim. Amacım onlarla oynamaktı. Yavruların annesi beni çok kötü hırpaladı. Belli ki yavrularına kötülük yapacağımı sanmıştı. Zaten yiyecek ararken, büyük köpekler beni sık sık hırpalıyorlardı.

İçimde bir dürtü vardı. Senin köpeklerden başka dostların var. Niye onları bulup ta oynamıyorsun diyordu iç güdüm. Yiyecek ararken, yola indiğimi farketmemiştim bile. Dört çocuk beni yakalamak için üzerime geldiler. Korkup kaçmak istedim. İçimdeki dürtü dur kaçma diye uyardı beni. Durdum ve kuyruğumu sallıyarak yanıma gelmelerini bekledim. İçimden. işte seni ömür boyu sahiplenecek olan insanlar bunlar diye geçirdim.

Geldiler ve beni tutup okşamaya başladılar. Ne kadar sevindiğimi anlatamam Bu çocukların beni evlerine götüreceklerini, nefis yiyeceklerle, karnımı güzelce doyuracaklarını zannediyordum Çocuklardan biri çöplüğün içinden bulduğu bir ipi boynuma geçirip bağladı. İp boynumu..

sıkıyordu. Nasıl olsa evlerine götürdüklerinde çözerler diye aldırmadım. Beni evlerinin yakınına getirdiklerinde, bir tenekeyi, buldukları iple kuyruğuma bağladılar. Sonra da kıyasıya dövmeye başladılar. Can havliyle kaçmaya başladım. Kuyruğuma bağladıkları tenekeden çok korkmuştum. Öylesine korkunç sesler çıkarıyordu ki. Çöplüğüme ulaştığımda kurtulduğuma çok sevinmiştim.

Boynumu sıkan bu ip ve kuyruğuma bağlı  tenekeyle ben ne yapacaktım. Yiyecek bir şeyler bulup, yutkunmakta zorluk çekerek karnımı doyurmaya çalıştım. Boynumdaki ip yüzünden boğulacak gibiydim. Çaresiz yola çıkıp bir kurtarıcı beklemeye başladım. Karşıdan bir adamın geldiğini görünce koşarak yanına gittim. Acındıracak sesler çıkararak yaltaklanmaya başladım. Adam çok iyi bir insanmış. Hemen boynumdaki ipi ve kuyruğuma bağlı tenekeyi çözüp bu zor durumdan beni kurtardı. Üstelik omuzundaki torbadan bana taze ekmek verdi. O gün yediğim o ekmeği ömrüm boyunca unutamıyacağım.

Belki beni sahiplenir diye peşinden gitmeye başladım. Kasabaya vardığımızda bir kahvehaneye girip oturdu. O çayını içerken, ben onu dışarıda beklemeye başladım. Yakınımdan çocukların geçtiklerini gördüğümde, uygun bir yer bulup gizlenmeye çalıştım. Bu adam beni sevdi, bana yiyecek verdi. O artık benim sahibim diyordum. Kahvehaneden çıkıp ilerlediğinde yine peşine takıldım. Evine varıncaya kadar beni farketmedi bile.Ancak evine girerken beni farketti.

Bak şuna yahu, ta buralara kadar peşimden gelmiş dedi. Beni kovmadığı için çok sevindim. Kuyruğumu sallayarak, sevgimi ifade eden sesler çıkararak karşılık verdim kendisine. Evine girip çıkması bir oldu. Elindeki yoğurt kasesinde belli ki bana getirdiği yiyecek vardı. Sevinçle yanına gittim. Kasedeki yiyecek ömrüm boyunca hiç tatmadığım, nefis bir yiyecekti. Ne olur ne olmaz diye, olur a benden büyük bir köpek gelir yiyeceğimi alır önümden, korkusuyla hızla yiyeceğimi bitirdim. Karnım iyice doymuştu. Evin duvarı dibine yatıp uyumak istedim. Henüz uyumadan çocuklar etrafımı sardı. Kimi hoşt diye bağırıyor, kimi elindeki taşı rast gele atıyordu. Yine boynuma ip takarlar, kuyruğuma teneke bağlarlar diye çok korktum. Bütün gücümü ayaklarıma vererek oradan hızla kaçtım.

Günlerce o iyi adamı bekledim yollarda. Hiç rastlamadım ona. Zaman zaman çocuklarla karşılaşıyordum. Hızla kaçıyordum onlardan. Çöplükteki hayat akıp gidiyordu. Ben hızla büyüyordum. Hep ben kaçmıştım çocuklardan. Şimdi onlar kaçıyorlar benden. Çöplüğümüze giren çocuk oldu mu diğer köpeklerle birlikte onları kovuyoruz.

Çöplükte bulduğum bir yiyeceği naylon torbadan çıkarmaya uğraşıyordum. Birden sırtıma çok kötü  bir darbe yedim. Can havliyle ileriye fırladım. Dönüp baktığımda, elinde sopa olan bir çocuk vardı. Bir kere vurduğu yetmiyormuş gibi ikincisini vurmaya hazırlanıyordu. Hemen atladım üzerine. Onu yere devirip bir çok yerinden ısırdım. Yalnız vurduğu sopanın değil, geçmişte bana çektirilenlerin tüm acılarını, o çocuktan çıkarırcasına ısırdım.

Daha çok küçükken, köpeğin biri bir çocuğu ısırmıştı. Silahlı adamlar gelip o köpeği öldürdüler. Ben çok küçük olduğum için bana dokunmadılar. İçimi bir korku sardı. Ya beni de öldürmeye gelirlerse diye. Hızla uzaklaştım çöplükten. Günlerce hendeklerde yoğun çalılıklar arasında  dolandım durdum.. Çoğu kez aç yatıp aç kalkıyordum. Bende yaşamak istiyordum. Benim de yaşamaya hakkım yok muydu.

Keşke benim de bir sahibim olsaydı. Bağ evlerindeki, sığır çiftliklerindeki bekçi köpeklerine imreniyordum. Beni sahiplenirler diye yanına sokulduğum insanlar kovuyorlardı beni. Bazıları taşlıyorlardı bile.

Çalıların dibine çökmüş, ne olacak benim halim, bu açlığa ne kadar dayanabilirim diye düşünüyordum. Önümden bir sütçü arabası geçtiğinde umutla düştüm peşine. Çiftliğe vardığımızda, sürücünün yanına gidip kuyruğumu sallamaya ve sevgi sesleri çıkarmaya başladım. Gel kuçu kuçu, gel bakayım, belliki sen çok acıkmışsın dediğinde dünyalar benim oldu. Hemen girdim çiftliğe. Güğümleri çalkaladığı suyu bir kaba boşalttı. Kocaman bir ekmek doğrayıp önüme koydu. Önüme koyduğu yiyecek o kadar çoktu ki, bitirdiğimde çatlayacağımı zannetmiştim.

Ben artık çiftliğmizin bekçisi oldum. Yabancıların, hele hele çocukların çiftliğimize girmelerine asla izin vermiyorum. Hele sahibimin beni çok seviyor olması, beni öylesine mutlu ediyor ki.

***

İşte böyle anlattı Karabaş yaşadıklarını. Bizler tartışaduralım, köpekler öldürülsün mü, kısırlaştırılsın mı yoksa köpek yiyen ülkelere mi satalım diye. Karabaşa bunca çileyi çektirenlerin hiç mi kusuru yok. Hiçbir neden yokken köpek niye saldırsın insanlara. Her hayvan iki nedenle saldırgan olur. Ya önünden yiyeceği alındığında, yada canı çok fena yandığında.

Hele o sokak köpeğinin önüne bir çökün. Elinizle toprağa birkaç şaplak atın. O çok korktuğunuz köpeğin, yanınıza dostça gelişine şaşarsınız. Eğer cebinizde birkaç bisküvi bulundurursanız, onları o çok korktuğunuz sokak köpeğine verin. Her gün sizi candan karşılayan bir dost kazanmanın mutluluğunu yaşatsın size.

Eğer başını kaldıramayan, sağa sola dönüş yapamayan, hele hele ağzından salyalar akan bir köpek görürseniz hemen kaçın. Kaçın ama düz değil, zikzaklar yaparak kaçın ve görevlileri durumdan haberdar edin. Zira o köpek mutlaka kudurmuştur.

Köpeğin bedeninde ter bezleri yoktur. Bu nedenle köpek sadece dilinden ter akıtır. Terle salyayı biribirine karıştırmamak gerekir. Ayrıca köpeğin kuyruğu simgedir. Eğer köpek kuyruğunu sallıyorsa, sizinle dostluk kurmak istediğini belirtir. Kuyruğunu sallamıyorsa ondan uzak durulması gerekir. Saldıran köpekten kurtulmanın yolu kaçmak değildir. Bu durumda korunmanın en güzel yolu yere çökmektir. Yerden taş alıyor gibi davranmak onu saldırmaktan caydıracaktır.

Köpek dostlarımıza barınaklar hazırlanıncaya kadar, onlarla sokaklarda hep karşılaşacağız. Şunu da iyi bilmek gerekir. Çocuk istiyor diye köpek alınmaması, alınmışsa çocuk bıktıktan sonra sokağa bırakılmaması gerekir. Benim Amerika’daki torunum köpek istedi diye evlerinin iki dönümlük bahçesini telle çevirttiler. Nedenini sorduğumda “köpeği sokağa salmanın cezası ödenemiyecek kadar ağır” dedi kızım.Bir aylık deneme sürecinde, köpeği bakamayacaklarına karar vererek aldıkları yere, geri verdiler.

Eğer çocuk istedi diye her önüne gelen köpek alır ve çocuğu bıktığında sokağa salıverirse, onca köpeğe barınak nasıl sağlanır bilemem. Korunaklar hazırlanırken, sokağa köpek bırakmayı yasaklayan yasanın da ivedilikle çıkarılması gerekir.

 

Özcan NEVRES

 

 

 

 

 

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 59 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.