Çalışanı Sevmezler
Bin dokuz yüz elli yedi yılında yirmi dört aylık askerlik görevimin son altı ayında Birinci Ordu Muhabere Komutanlığında genel evrak müdürü olarak görev yapmıştım. Muhabere Komutanı Tuğgeneral Abdullah Sander çalışmamdan çok memnun olduğu için onunla adeta baba oğul gibi olmuştuk. Abdullah Sander ağustos ayında tümgeneralliğe terfi edeceğine muhakkak gözüyle baktığından terfi edeceği gün giymek üzere elbisesini bile hazırlatmıştı. Oysa umduğu olmadığı gibi görülen lüzum üzerine emekliliğine karar çıkmıştı. Onun çok büyük iki günahı varı. Karşısında saygısızca duran Amerikalı çavuşa karşısında bir general olduğunu anımsatmış ve odasından kovmuştu. İkinci günahı ise kırk bin liralık bir suiistimali yargıya taşımıştı. Görülen lüzum üzerine emekliliğe sevk edildiğine dair gelen yazıyı kendisine benim tebliğ (bildirmek) etmem gerekiyordu. Bu zamansız emeklilik kararı komutanlıkta çalışanların tümünde şok etkisi yapmıştı. Muvazzaf subaylardan tebliği kendilerinin iletmelerini istedim ama hiç biri kabul etmedi. Sonunda tebliğ etme bana kalmıştı. Tebliği götürüp verdiğimde paşam çok üzgünüm ama görevim gereği size bu belgeyi vermek zorundayım dedim. Paşa belgeyi aldı. Hızla okudu. Ayağa kalkıp hızla odasından çıkarken ben gidiyorum dedi ve gitti. Üç gün sonra görev teslimi için geldiğinde tüm personelle vedalaştıktan sonra sıra benimle vedalaşmaya gelmişti. Uzattığı elini öptüm. Ne paşa ve ne de ben gözlerimizden akan yaşı gizlemeye bile görmemiştik. Uzun süre elimi bırakmadı. Sonunda “işte böyle çavuşum. Bu dünyada çalışanı değil, çalışmayanı severler. İnşallah ben gittikten sonra senin de başına bir şey gelmez” dedi. Onu bir süre sonra CHP İstanbul İl Başkanı olduğunu görmekten çok mutlu olmuştum. Ne zaman bir haksızlık görsem hep aklıma Tuğgeneral Abdullah Sander’in o son sözleri aklıma gelir.
Dikili’nin başarılı belediye başkanı Sayın Osman Özgüven’in ihaleye fesat karıştırma suçlamasından sekiz buçuk yıl ceza aldığını okuduğumda ilk aklıma gelen paşamızın o son sözleri oldu. Onunla kısa bir arkadaşlığımız olmuştu. Belki de o nedenle onun başarılı hizmetlerini basından dikkatle takip ediyorum. Osman Özgüven belediye başkanı seçildiği ilk yıllarda Dikili’de kanalizasyon tesisatı yoktu. Evsel atıklar sokaklara ve caddelere akıyordu. Turizmin Dikili için iyi bir gelecek vaat ettiği bu güzel ilçede, sahilin en güzel yerinde Dikili’yi kirleten, imajına yakışmayan bir genel tuvalet vardı. İlk işi o tuvaleti oradan kaldırmak olmuştu. Daha sonra İller Bankasından aldığı destekle kanalizasyon inşaatını ve arıtma tesisi inşaatını başlattı. Sahil caddesine geçme taş döşetirken kaldırımlarda hiçbir yerleşim bölgesinde görmediğim bir sistem uygulatmıştı. Kaldırıma kırmızı boya katılmış beton döktürüyor. Sonra da bir demir kalıpla desenler işlettiriyordu. Vay…. Sen misin bunu yapan? İspanyol boğası gibi kırmızıyı görünce delirenler Ankara’ya şikâyetler yağdırdılar. Güya kaldırımı kırmızıya boyayarak komünizm propagandası yapılıyormuş. Şikâyetleri incelemeye gelenler çok güzel buldukları bu kaldırım düzenlemesi için takdirlerini bildirerek Dikili’den ayrılmışlardı. Şikâyetlerin ardı arkası kesilmeyince yine İçişleri Bakanlığının müfettişleri geldiler. Onların da verdikleri rapor daha önce gelenlerinkiyle aynı olmuştu. Her şeye rağmen şikâyetlerin ardı arkası kesilmiyordu. Bazılarına göre kanalizasyona ne gerek vardı? Eskide kanalizasyon mu? vardı diyorlardı ve bu konuda da şikayetler yağdırıyorlardı.
Osman Özgüven Dikili halkına on ton suyu bedelsiz vermekteydi. Dahası halkın temel gıdası olan ekmeği de fırıncıların sattıkları fiyatın yarı fiyatına sattırıyordu. Dar gelirliler için Dikilinin en güzel, en havadar yerinde bin iki yüz konut yaptırarak hak sahiplerine kısa zamanda teslim edilmesini sağlamıştı. Dikili termal kaynaklarıyla zengindir. Bölgede açtırdığı artezyen kuyusundan elde edilen suyun evlerin ısıtılmasında kullanılmasını sağlamıştı. Tüm bu başarılarının ödülü sekiz buçuk yıl hapis cezası olunca onu tanıyanlar kadar tanımayanları da üzdü. Aldığı ceza kaldırılınca kaçtığı İsveç’ten geri dönmesi sevenlerini çok sevindirdi. Umudumuz onun İçişleri bakanlığınca görevine iade edilmesidir. Görevine iade edildiğinde başarılı çalışmalarıyla Dikili’ye yine başarıyla hizmet vermeye devam edecektir.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016