Olumsuzluklara Genel Bir Bakış

Olumsuzluklara Genel Bir Bakış
Ne yazık ki doğanın olabildiğince kirletildiği bir dünyada yaşıyoruz. Eğer insanoğlu görmeleri gereken doğruları bir türlü göremiyorsa vay bu dünya insanlarının haline. Bilimin paralelinde teknoloji de hızla gelişmektedir. Peki, insanoğlu bu gelişmelerden yeteri kadar yararlana biliyor mu? Bu gün çağrılı olduğum davette katılmaktan son anda vazgeçtiğimde davetliler için banko üzerine konulmuş olan kuşe kâğıda basılmış dergiden bir tane aldım. Eve geldiğimde dergiyi incelemeye başladığımda ilk dikkatimi çeken çöp ayrıştıran ve öğüten aletler oldu. Bu aletler şüphesiz bu günün icatları değil. Nedense henüz kullanıldıkları ile ilgili hiçbir bilgim yok. Peki, çöplerin ayrıştırılması ve öğütülmeleri gerekli mi? Elbet de gerekli. Çöpler ayrıştırılıp öğütülmedikçe ve öğütülenler çiftçilerin kullanımına sunulmadıkça çöplerin doğayı kirletmesini önleyemeyiz.
Konuyu temelinden ele alalım. Çok saçma bir inançla İstanbul sürekli göç alan bir mega kenttir. GÜYA İstanbul’un taşı toprağı altınmış. Aslında kültürüyle, gelenekleriyle koca bir köy demek daha yerinde olur. İstanbul’a göçü frenlemekten söz eden yöneticiler seçim yatırımları yüzünden bu konuya köklü bir çözüm getirememektedirler. Savurganlığımız ve savrukluğumuz yüzünden yaşadığı kenti kirleten ülkelerin belki de en başında gelmekteyiz. Koca köyümüzde her gün yüzlerce, binlerce ton çöp sağlıksız bir şekilde toplanıp, sağlıksız bir şekilde depolanmaktadır. Toplanan çöplerin içindeki sebze artıkları, meyve, kavun, karpuz kabukları depolandıkları yerde hızla kokuşup zararlı bakteriler üretmektedirler. Yağmurlar yağmaya başladığında bu zararlı bakteriler, ağır metaller yer altı sularına karışmakta ve suları olabildiğince kirletmektedir. Çöpler ayrıştırılıp öğütülmedikçe bu kötü durum sürüp gidecektir. Depolanan çöplerin üremesine neden olan gazlar da insan sağlığını çok kötü etkilemektedir. Çöplerin ürettiği gazların da her zaman büyük hasarlı patlamalara neden olacağını aklımızdan çıkarmamak gerekir. Bu istenmeyen durumun tek çözümü var. O da çöplerin ayrıştırılıp öğütülmesi ve çiftçilerin kullanımına sunulmasıdır. Çöp ayrıştırma ve öğütme tesisleri kurulduğunda kendini çok kısa bir zamanda amorti edecektir.
Bin dokuz yüz seksen dört yılında Boğaziçi üniversitesinde Endüstri mühendisliği okuyan kızım KOÇ grubunun Türkiye genelinde otuz beş öğrenciye verdiği karşılıksız burstan yararlananlardan biriydi.. Bu nedenle stajını KOÇ grubunda yapmıştı. Stajını yaparken bir geri dönüşüm projesi hazırlamıştı. Projedeki tesisin maliyeti dört yüz yirmi altı milyon lira idi. Proje kurulup işletmeye başladığında tesisin ilk yıllık geliri. Beş yüz milyon olacaktı. O yılların faiz politikası yüzünden KOÇ grubu bu projeyi verimsiz bulmuştu. Çöp ayrıştırma tesisleri kırk yıl öncesinden beri kurulması mümkün iken ne yazık ki kurulmadı. Doğaya verdiği zarar göz ardı edilerek çöp dağları oluşturmaya devam edildi.
Su hayattır. Buna rağmen İstanbul’da kuraklık yüzünden susuzluk çanları çalmaya başlamıştır. Baraj ve göletlerde depolanan suyun yüzde yetmişi şimdiden tükenmiştir. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün uyarısına rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi tehlike yok diyor ve adres olarak da Melen çayını gösteriyor. Peki, İstanbul’a Melen çayından getirilecek olan suyun kirletilmemesi için gerekli olan önlemler alınmış mıdır? Zira üç dört yıl önce Melen çayına akıtılan iğrenç görünümlü sular belleklerimizden silinmedi. Şunu akıldan çıkarmamak gerekir. Suyu ne kadar arıtırsanız arıtın. İçindeki ağır metalleri ayrıştıramazsınız. Bu yüzden yalnızca Melen çayının değil, tüm su kaynaklarının temiz tutulması için elden gelen her şey yapılmalıdır.
Yağmur ormanın anasıdır. Orman varsa yağmur yağar. Buna rağmen İstanbul’da korkunç bir orman katliamı vardır. Bazı kaynaklara göre üçüncü boğaz köprüsünün bağlantı yolları için dört milyon ağaç kesilecek. Bunun zaten küresel ısınma yüzünden yaşamakta olduğumuz kuraklığa nasıl bir etki yapacağını düşünmek bile istemiyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi rahat tavrını sürdürebilir. Nasıl olsa Karadeniz ile sınırdaşız. Üstelik Karadeniz’in Terkos gölü ile kanal bağlantısı var. Bereketli yağmurlar başlayıncaya kadar su sıkıntısı ötelene bilir. Peki, ya yağmur yağmazsa? İşte siz o zaman dinleyin gümbürtüyü.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 40 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.