Çözümsüz Çözümlenebilecekler

Çözümsüz çözümlenebilecekler
Televizyon haberlerinde İstanbul’un sabah trafiğini izliyorum. Tüm arterlerde müthiş bir trafik sıkışıklığı var. Çözümsüz görünen bu sıkışıklığı ortadan kaldıracak çözümler var ama bunu kim yapacak? Kim uygulayacak? Önce trafik sıkışıklığına neden olan olumsuzlukların ortadan kaldırılması gerekir. Trafik sıkışıklığının en yoğun olduğu arterlerin kameralarla donatılması gerekir. Ağır vasıtalar için olan bölümü kullanmaktansa mevcut şeritlerin tümüne yayılan kamyoncuların kendilerine ayrılan yoldan ilerlemeleri sağlanmalıdır. Ağır yükleri yüzünden trafiğin akışına uyum sağlayamayan kamyonlar trafiği olabildiğince yavaşlatmaktadır. Bir de kıt beyinli makasçı magandalar var. Bunlar ne trafik kuralı tanıyorlar, ne de yolu paylaşmakta olduğu sürücülere zarar vereceklerini düşünüyorlar. Varacakları yere üç beş dakika önce varsın da ne olursa olsun. O makasçıların neden olduğu kazalar yüzünden trafik sık, sık kesintiye uğruyor.
Bir gün Silivri’den çıktık. İstanbul Gaziosmanpaşa’ya gideceğiz. Trafik inanılmayacak kadar kötü bir durumda. Hava soğuk. Pis bir yağmur da yağıyor. Akşam karanlığı bastığında görüş mesafesi olabildiğince kısalıyor. Buna rağmen makasçı magandalar cirit oynuyorlar. Eğer yol boyu kameralarla donatılmış olsaydı ne o magandalar makas atabilirlerdi. Ne de kural tanımaz kamyoncular tüm şeritlere yayılarak trafiğin o denli ağır akmasına neden olmazlardı.
Şunu kesinlikle kabul etmek gerekir. İstanbul’un ana arterleri oldukça yetersiz. Bu durumda deniz yollarından yararlanmak gerekmez mi? Gerekir ama kim yapacak? Üçüncü köprünün ihalesi yapıldı yapılacak. Üçüncü köprüye bağlanacak olan yolların çevresindeki araziler para babaları tarafından parsellenmiş bile. Güya o yolların nereden geçtiği bilinmeyecekti. Konu ile ilgili tüyo alanlar binlerce dönüm arazileri çoktan satın almışlar. Bu yollardan haberleri olmayan arazi sahiplerinin arazilerini yok pahasına elden çıkarmışlarsa ne gam? Gün gelecek ben ne yaptım diye dövünecekler ama giden gitmiş, elden ne gelir? Madalyonun bir de öbür yüzü var. İki köprünün yükünü çekemeyen yollar, üçüncü köprünün yükünü nasıl çekecek?
Biz çok büyük işler yapıyoruz. Başarıda başarıya koşuyoruz diyen yöneticilere bir uyarıda bulunmak istiyorum. TV8 de bu gün yayınlanan programı alıp izlesinler. İzlerlerse eğer Seul’un muhteşem görüntüleri için ne derler? Seul’deki parkların içinden akmakta olan pırıl, pırıl suları gördüğümde aklıma Antalya geldi. Bir zamanlar (Haşim İşcan zamanında ve daha sonra) Antalya’nın ana caddelerinde gürül, gürül sular akardı. Vali Haşim İşcan klimaların henüz yaygın olmadığı o dönemde esnafın serinlemesi için Düden’den alına suyu ana caddelerden akıttırmış. Ne yazık ki daha sonra gelen yöneticiler bu güzel ve yararlı eseri korumayı ve yaşatmayı becerememişler. İnşallah Haşim İşcan parkını da bu duruma düşürmezler. Zira biz yapmayı değil, yıkmayı ve yok etmeyi çok severiz.
Silivri’de trafiğe kapatılan köprünün yıkılma tehlikesi arz ettiğini en az yedi yıl önce yazmıştım. Onunla da yetinmeyip taşların kaydığı yerlerin fotoğraflarını çekip Manşet gazetesinde haber olarak yayınlanmasını sağlamıştım. Köprünün tehlike arz ettiğini ne yazık ki bunca yıl sonra fark edebildiler. Bu köprü onarılacaksa neyi bekliyorlar? Yılın en kurak mevsimine girmiş bulunuyoruz. Yine yıllar önce Boğluca deresinin temizlenmesi için ne yapılması gerektiğini yazmıştım. O dönemin belediye başkanı Sayın Hüseyin Turan yazımdaki gibi derenin denizle bağlantısını kesmiş ve derenin içindeki suyu boşalttırarak kokuya neden olan tüm pislikleri temizletmişti. Temizlenen derenin içinde top oynayarak şov yapmıştı. Boğluca deresinin temiz kalması için dereye arıtılmamış atık sularının dökülmemesi gerekir. Üç bin sekiz yüz metre uzunluğundaki dereyi kirletenler bulunamıyorsa, bulamayanlara yazıklar olsun. Şimdi elde yeni bir fırsat var. Köprüdeki kayan taşları yerine yerleştirmek için dere yatağı nasıl olsa yeniden temizlenecek. O dere temizlenirken atık sularıyla dereyi kirletenler bulunup yaptıklarına pişman edilmelidirler. Daha sıcaklar tam bastırmadan bu derenin kokusuna burunlar kapatılmadan bile tahammül edilemiyorsa bunun önlemini almak gerekir. Dereyi kirletenler için önlem alınamıyorsa, o günkü yazımda belirttiğim gibi derenin ağzına bir kapak yapılarak dere yatağı sık, sık temizlenmelidir. Temizlik işi yapılırken kolaya kaçıp suyu daha önce yapıldığı gibi suyun yüzeyine boşaltılmamalıdır. Boşaltılan sular denizin kırk metre derinine şarj edilmelidir ki kokuya neden olan bakteriler yok olsun.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 43 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.