Demirel’i dinlerken

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı sayın Süleyman Demirel, Fikret Bila ile söyleşisinde bir devlet adamında bulunması gereken tüm erdemlikleri sergiliyordu. Konuşma üslubu, geçmişe tuttuğu ışık ve geçmişi itham eden bu günkü yöneticilere tam ağızlarına layık yanıtlar vermesiyle oldukça göz doldurdu. Bir zamanlar Ulus ve Demokrat İzmir gazetelerinde yazarken, sayın Demirel’in baş belası olarak nitelendiriliyordum. Ah o başımda esen o gençlik rüzgarları. Gerçekten yazılarımda kantarın topunu bir hayli kaçırıyordum. Sayın Demirel gerçekten iyi bir devlet adamıydı ki; hakkında yazdıklarımdan hiçbir zaman şikayetçi olmadı.

Bin dokuz yüz atmış dokuz yılında idi. Öğretmenler hak arama boykotları yapıyorlardı. Boykot yüzünden, boykota katılan bir çok öğretmen hakkında tahkikat açılmıştı. Başbakan Süleyman Demirel ile İçişleri Bakanı Sayın Haldun Menteşoğlu’na birer telgraf çekmiştim. Telgraflarımda anlaşılan hırsıza, vurguncuya, tefeciye gücünüz yetmiyor. Gücünüz yalnızca mazlum öğretmenlere yetiyor. Öğretmenleri ezemeyeceksiniz. Duyururum demiştim. Belli ki sayın Demirel bu tip tepkilere dava açılmasına onay vermiyordu. Zira İçişleri Bakanına çektiğim telgraf yüzünden sorgulanmıştım. Sorgulamada en çok üzerinde durdukları, vurguncu, tefeci ve hırsız kim diye sormak oldu. Ben sürekli meclis saati programını dinlemekteyim. Tüm meclis toplantılarında milletvekilleri vurgunculardan, tefecilerden ve hırsızlardan söz etmekteler ve bu duruma çare bulunmasını istemektedirler. Ben de buna dayanarak o ithamı yaptım dedim. Bunda bir suç var ise benim değil milletvekillerinin demiştim. Savcılığa bile göndermeye gerek görmeden bıraktılar. Şimdi aynı şeyi yapsam beni zorla özür dilettikleri çiftçiden daha beter ederlerdi.

Sayın Başbakanın Erzurum’da eski hükümetlerin kendilerine gelinceye kadar hiçbir iş yapmadıklarını göğsünü gere gere haykırmasına Sayın Süleyman Demirel bakınız nasıl bir yanıt veriyor. “Tam karşısında şeker fabrikası vardı. Onun ötesinde çimento fabrikasının bacası tütüyordu. Sağında, solunda lise ve hastane binaları vardı. Onların ise yaptıkları tek bir şey vardı. Seksen yılda yapılanların tümünü yok pahasına satmak. Ülkede iki buçuk milyon(görünen ve gizli işsizler haricinde) işsiz var. Bu kapanan ve satılan tesisler yüzünden işsiz sayısı dört milyonu aşacaktır. Bu da bu ülke için büyük bir felakete neden olacaktır.” dedi. Bu günkü yöneticilere deneyimli bir politikacı olarak neler önereceksiniz? Diye sorulduğunda “benim onlara önerecek hiçbir şeyim olamaz. Ben yalnızca vatandaşıma öneride bulunurum. Seçim zamanı mutlaka seçim sandığına gitsinler. Beş yılda bir, bir günlüğüne tatillerinden feragat etsinler. İş yapacak adam seçmesini öğrensinler” diye yanıtladı. Bu programda gerçekten göz dolduran kurt bir siyasetçi Süleyman Demirel vardı. Belli ki üç defa alaşağı edilmesi deneyim kazanmasında çok önemli bir rol oynamıştı.

Üniversite gençliğinde yavaş da olsa önemli kıpırdamalar var. Bin dokuz yüz atmış öncesinin gençlik rüzgarı geri geliyor gibi. Ankara Üniversitesindeki panele katılıp konuşmak isteyen, okullara adım adım İrticayı sokmaktan başka işi olmayan Milli Eğitim bakanına öğrenciler sert tepki göstererek konuşmasını önlediler. İrticayı körükleyen bir bakanın bu panelde yeri yok diye haykırdılar. Bakan bu sözler ve yuhalamalar yüzünden konuşmak için çıktığı kürsüden inerek toplantıyı terk etti.

Hükümet üyeleri her ne kadar irtica yok diyorlarsa da türbanlı sayısında bu iktidardan sonra çok önemli bir artış var. Büyükşehir Belediyesine ait kurumlarda eşitlik adına türbanlı kadar açık başlı memur çalıştırıyorlar. Bunun neresi eşitlik? Bu ülkede çalışan hanımların yüzde seksenden fazlası Atatürk ilkelerine sadık olduğu için çağdaş bir giyimi yeğlemektedirler. Kalanı ise türbanlılar. Bu mu bunların eşitlik anlayışları? Kaldı ki kamusal alanlarda halen türban giymek yasaktır. Bir de türbanı haklı çıkarmak için türban yasağını baş örtüsü yasağı olarak tanımlıyorlar. Bu ülkede annelerimizin giydikleri baş örtülerine kimsenin bir şey dediği yok. Karşı çıkılan tarikat ve laiklik karşıtlığının sembolü haline gelmiş olan türbandır.

Özcan Nevres

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 57 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.