Demokrasi Kahramanıymış
Son günlerde ekonomideki çöküşü gözlerden uzak tutmak amacıyla olsa gerek on iki eylül bin dokuz yüz atmışta idam edilmiş olan demokrasi katili Adnan Menderes’in bir demokrasi kahramanı olduğunu dillerinden düşürmez oldular. Bu nasıl bir demokrasi kahramanıydı ki Vatan Cephesi safsatasıyla ülke insanını ikiye bölmüş ve insanlar kahvehanelerini bile ayırmışlardı. Bir CHP linin demokrat partililerin kahvesinde bırakınız oturmasını, içeri bile giremezdi. Demokrat partililer de CHP lilerin oturdukları kahvehanelere giremezlerdi. Demokrat parti bin dokuz yüz elli yılında iktidara geldiğinde ülkenin kalkınmasına yarayacak tüm projelere sırtını dönmüş, halkını halkı yalancı bir baharla aldatmayı yeğlemiş ve başarmıştı. Bin dokuz yüz elli beş yılına kadar ülke insanı hayatında görmedikleri birçok şeylerle karşılaşmışlardı. At arabasına dahi sahip olamamış olan birçok tarımcı işini görüp görmeyeceğine bakmadan bir veya birkaç traktörü kapısının önüne çekmişti Nasıl olsa uzun vadeli veresiyeydi. İthal edilen traktörler içinde bir tek gazlı fergusonlar uzun yıllar işe yaramış, diğerleri ise kalitesizlikten ve parça yokluğundan kısa zamanda atıl durumda kalmışlardı. CHP nin mirası israf ve gösteriş politikasına ancak bin dokuz yüz elli beş yılına kadar dayanabilmişti Bin dokuz yüz elli beş yılında yokluklar başlamıştı. Traktörler yüzünden atlar elden çıkarılmış, traktörler de parça yokluğundan işe yaramaz duruma düştüklerinden tarım ürünleri sıkıntısı başlamıştı. Halk oy fasulyem yedi buçuk lira şarkısıyla hükümetin ekonomisiyle dalga geçerken yokluklar ve pahalılık gittikçe dayanılmaz bir hal alıyordu. Birçok gıda maddesi ve sanayi ürünleri karaborsaya düşmüştü. Hükümet çaresizdi. Zira veresiye olarak ne bulduysa aldığı için ödemelerde büyük bir sıkıntı başlamıştı. Bu yüzden ithalat durmuştu. Hükümet kurtuluşu halkımızın milli kurutma kanunu dediği milli korunma kanununu çıkarmak da bulmuştu.. Büyük tüccarlara pek bir şey olmamıştı ama küçük esnafın birçoğu yıllarca ceza evlerde yatmak zorunda kalmışlardı. Tüm bunlara rağmen demokrat parti bin dokuz yüz elli yedi seçimlerinde çok büyük oranda oy kaybetmesine rağmen biraz da seçim hileleriyle iktidarda kalmayı başarmıştı. Başarmıştı ama yokluklar bir ahtapotun kolları gibi tüm ülkeyi sarmıştı. İnsanlar bırakınız sanayi ürünlerini bulmalarını çiftçiler bile at veya öküzlere çektirdikleri sabanlarının körelen, aşınan uçlarına ekletebilecek bir demir parçasını bulamıyorlardı. Atların ayağına nal çaktıramadıkları için ayaklarına keçe sarıyorlardı.
Yokluklarla mücadelede çaresiz kalan hükümet milli korunma kanuna rağmen çekmekte oldukları ağır sıkıntılardan kurtulmayı bir türlü başaramamıştı. Bu defa hükümet kurtuluşu zorbalıkta gördü. Neredeyse gazeteciler gözünün üstünde kaşın var diye tutuklanıp ceza evlerine konuluyorlardı. Demokrat parti iktidara gelir gelmez CHP lilere gözdağı vermek için Kayalıbay olayını istismar etmişti. Güya Milli Şef İsmet İnönü’nün büyük oğlu Ömer İnönü kaldırımda durmakta olan Kayalıbay’a arabasıyla çarpıp öldürmüştü. Dava yıllarca sürdü ve beraatla sonuçlandı. Beraatla sonuçlandı ama Ömer İnönü yıllarca cezaevinde yattı ve büyük sıkıntılar yaşadı. Adaletsizlik gazetecileri, gazeteleri ve siyasetçileri cezalandırılarak yirmi yedi mayıs bin dokuz yüz atmış devrimine kadar devam etti. Hele bir pulyam davası vardı ki evlere şenlik. Amerika’da yayınlanmakta olan pulyam atlı dergide yayınlanmış olan bir makaleyi (köşe yazısı) kopyalayıp yayınladıkları için birçok gazete ve gazeteci sekiz on senelik ağır hapis cezalarıyla cezalandırılmışlardı. Aynı yazıyı yayınladıkları halde makalenin üst köşesine bu yazı Pulyam dergisinden iktibas edilmiştir diye bir ibare koydukları için üç gazete ceza almadan kurtulmuşlardı. Bu üç gazetenin hukuk danışmanı ve avukatı şeni bir suikasta uğrayarak yaşamını yitirmiş olan Profesör Muammer Aksoy idi. İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker de bir yazısından dolayı yıllarca cezaevinde yatmıştı. Sözde demokrasi kahramanı olan Adnan Menderes’in eleştirilere hiş tahammülü yoktu. Birçok konularda hükümet gazetelere yayın yasağı koyuyordu. Bazı günler son anda gelen yayın yasakları yüzünden köşe yazarlarının köşeleri yazısız çıkıyordu. Hükümetin beğenmediği yazılara da yayın yasağı konulduğundan gazetelerin bazı sayfalarında beyaz bırakılmış sütunlar oluyordu. Sözde demokrasi kahramanı Menderes yasaklarda ve tehditlerde sınır tanımıyordu. Orduya çatıyor, gerekirse tüm subayları emekliye sevk eder orduyu yedek subaylarla ve ast subaylarla yönetirim diyordu. Millet partisinin genel başkanı Osman Bölükbaşı’nın dışarıda yaşadığı günler çok sınırlıydı. Yaptığı konuşmalar yüzünden sık, sık ceza alıyordu. Ana muhalefet lideri İsmet İnönü’nün yurt içi gezileri engellenmek isteniyor. Kayseri’de taşlanıyor. İstanbul’da öldürülmek isteniyor. İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Eyüboğlu bizzat silahını çekerek olaya müdahale edip İnönü’nün öldürülmesini önlemişti. Demokrasi kahramanı Menderes’in hızı kesilmemişti. Meydanlarda ve devlet radyosunda gerekirse idam sehpaları kuracağız diye haykırıyordu. İdam sehpaları kurulması tehdidine muhalefet lideri İsmet İnönü çok sert çıkmıştı. İdam sehpaları kurulur ama hangi tarafa çalışır, şimdiden kestirilemez demişti. Nitekim öyle oldu. Sonunda idam sehpaları kurmaya çok hevesli olan Menderes ve iki arkadaşı için kuruldu ve işlevini yerine getirdi.
Şu insan oğlu ne kadar garip değil mi? İktidar elindeyken ve iktidarını koruma gücü varken ülkemize çok partili hayatı kazandırmış ve kaybettiği seçimde iktidarı güle oynaya Demokrat Partililere teslim etmiş olan İsmet İnönü demokrasi kahramanı olamıyor da, her türlü anti demokratik uygulamayı başarıyla uygulayan Adnan Menderes demokrasi kahramanı. Buna gülünmez de ne yapılır?
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016