Dünya Olimpiyatlarına Aday Şehre Bakın
Dün bahçemde biraz temizlik biraz da tere ve rezene ekme işleri yaptım. Çok terlemiştim. Eşime ben banyo yapağım dediğimde yapamazsın dedi? Elektrikler mi kesik diye sorduğumda, hayır sular kesik dedi. Bu gün de bir ara sular kesildi. Dört mevsimin en güzel günleri bu günler. Bu günlerde elektrik ve su kesiliyorsa alt yapıda büyük bir sorun var demektir. Benim evimde dört saate kadar elektrik kesintilerinde sorun yaşanmaz. İki kesintisiz güç kaynağımız ve onların en az dört saat elektrik değişimi yapmasını sağlayan atmış amperlik iki de akümüz var. Dört saatten fazla elektrik kesintileri için de her an çalıştırılmaya hazır üç kilovatlık bir jeneratörümüz var. Anlaşılacağı gibi benim elektriklerle ilgili hiçbir sorunum yok. Elektrik ve elektronik teknisyeni olduğum için elektrik sorunlarını kolayca çözecek durumdayım. Bir sigorta değiştirmeyi bilmeyenler ne yapsınlar. Çaresiz elektriğin gelmesini bekleyeceklerdir. Diyelim ki olimpiyatlar İstanbul’da yapılıyordu. Bu zamansız ve düzensiz elektrik kesilmelerinde büyük bir heyecanla olimpiyatları izleyenler ne yaparlardı? Bol, bol küfür etmekten başka ellerinden ne gelirdi?
Peki, İstanbul’un sorunları yalnızca elektrik ve su kesintileri mi? Trafik sorunlarının yanında ikisi de devede kulak kalır. Adamlar kalkıp dünyanın bir undan kalkıp gelmişler. Olimpiyat alanına gidecekler ama trafikteki sıkışıklık yüzünden bindikleri araçlar adım, adım ilerliyorlar. Sonunda izlemek istedikleri yarışmaları ya tam olarak kaçıracaklar. Ya da kıl payı izleme şansını yakalayacaklar. Torunum çok ateşli bir Beşiktaş taraftarı. Babası maça dört bilet sağlamış. Oğlum iki bileti maça gitmeleri için teyzesinin torununa veriyor. Gidip maçı izleyecekler ama stadyuma ulaşmak olası değil. Stadyum güzergâhında rezil bir trafik sıkışıklığı var. Yola girmişler bir kere. Geriye dönüş olasılığı da yok. Çok zor da olsa maçın bitimine üç beş dakika kala stadyuma girip maçın son bölümünü izleyebiliyorlar. Bu normal bir karşılaşmanın sonucudur. Ya olimpiyat olsaydı ne olurdu? İzlemekte inatçı olanlar en az yatağını yorganını alıp şayet boş bir yer bulabilirse postu o boş bulduğu yere serip yarışma saatini bekleyeceklerdi. İşte ben ve benim gibi kına yakanlar bu olumsuzlukların yaşanacağını ve ülkemizin tüm dünyaya rezil olacağını düşündüğümüz için olimpiyat şehri olmayı kazanmamamıza sevindik. Üstelik kına yakmak kötü bir şey değildir. Düğünlerde kına yakmak bizim en eski ve en güzel ananelerimizden biridir.
Alkol yasağı başladı. Bundan böyle ibadethanelere, okullara yüz metreden daha yakın olan iş yerlerine alkollü içecek satış ruhsatı verilmeyecek. Aslında çok eskiden beri bu yasak vardı ama uygulanmıyordu. Yani bu karar yeni bir şey değil. Eski ruhsat sahiplerine her ne kadar bu yasaklar geçerli değilse de halen içki satış ruhsatı bulunanlar her hangi bir nedenle iş bıraktıklarında veya emekli olduklarında ruhsatları yenilenmeyecek. Böylece yaşam alanları içindeki içki satış noktaları birer, birer yok olup gidecekler. Her ne kadar ben de bir alkoliksem de bu karar beni hiç etkilemiyor ve bağlamıyor. TIP 2 şeker hastası olduğum için her sabah, bazen de günde iki defa şekerimi ölçüyorum. Ölçüm sonrası gereken temizliği alkol ile yaptığım için ben bir alkoliğim. Ne olur ne olmaz diyerek alkollü olduğu için kolonyalar da yasaklanır diye iki litre kolonya alıp bilgisayar masasının arkasına yerleştirdim. Ne de olsa bu stok beni birkaç yıl idare eder.
İşte sen misin elektrik kesintilerini eleştiren. Bilgisayar kullananlara inat şu anda elektrikler kesintiye uğramış durumda. Daha önce yazdığım gibi yaklaşık dört saat bu kesinti bilgisayarımı ve salonda çalışmakta olan televizyonumuzu etkilemeyecek. Hazır yaz sıcaklarının neden olduğu tembellikten kurtulmuşken kesintiye aldırmadan yazmaya devam ediyorum. Tek sıkıntım kesintisiz güç kaynağının elektriğin kesik olduğunu muştulayan biiiip sesleri. Bir biiiip sesi önümden geliyor. Bir biiiip sesi da altımdaki salondan. Varsın ötüp dursunlar. Hani derler ya gülü seven dikenine katlanır. Elektriksiz kalmaktansa biiiip sesini dinlemek evladır.
Çocukluğumda on beş yaşına gelinceye kadar evimizde elektriğimiz yoktu. Elektrojen grubu daha fazlasını kaldıramadığı için kimseyi yeni elektrik abonesi yapmıyorlardı. Yani elektrik abonelikleri kapanların elinde kalmıştı. Evimizi aydınlatmak için yaktığı gazla ışık veren iki tane sekiz numara, bir tane beş numara ve bir de idare lambamız vardı. Bir de ovada kullandığımız lüksümüz ve bir de karpit lambamız vardı. Yiyeceklerimiz sineklerden tel dolabında korunurdu. Yani yiyeceklerimizi korumakta elektrik diye bir sorunumuz yoktu. O yıllarda alıp da tel dolaba koyduğumuz peynirler haftalarca bozulmadan dolapta dururdu. Sebzelerimiz ise doğal olduğu için bir leğen içinde bozulmadan günlerce tazeliğini korurdu. Şimdilerde sağlıklı diye bizlere kakalanan yiyecekler buzdolabının dışında bir gün bile dayanmıyorlar. Soğuk su içmek için testimiz dolap kuyusunun içine sarkıtırdık. Bir file içine koyduğumuz karpuzumuzu da kuyuya sarkıtırdık. Karpuz suda fazla kaldığında çatlardı. Artık ne o kuyular kaldı, ne de o sağlıklı hormonsuz ve olabildiğince lezzetli ürünler kaldı.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016