Tarih Tekerrürden İbarettir
Demokrasi kahramanı Adnan Menderes yalnızca muhalefeti ezmek ve gazetecileri sindirmekle yetinmiyordu. Dokuz subay olayı Samet Kuşçu’nun muhbirliğiyle gün yüzüne çıkmış, çok ağır işkencelere rağmen olay karanlıkta kalmayı sürdürmüştü. Dokuz subay olayı askerin her an darbe yapabileceği kuşkusuna neden olmuştu. Bu yüzden Adnan Menderes orduyu sindirmek için gözdağı üstüne gözdağı veriyordu. Nasıl olsa Genel Kurmay Başkanı Rüştü Erdelhun onun yanındaydı ve kendisine ordunun darbe yapmayacağı teminatını veriyordu. Oysa siyasi cephede cadı kazanı kaynıyordu. Ülkenin geleceğinden kuşkuya düşmüş olan emekli generaller bir çözüm bulmak için toplantı üstüne toplantı yapıyorlardı. Ülke askeri bir darbenin eşiğindeydi ama hükümet halen bunun farkında değildi. Amerika ile yapılmak istenen ikili bir anlaşma bardağı iyice taşırmıştı. Bu anlaşmaya göre ülkede hükümetin bastıramayacağı bir karışıklık olduğunda Amerikan askeri kuvvetlerinden yardım istenile bilecekti. Yirmi yedi mayıs sabahı saat sıfır dört sıralarında harp okuluyla birlikte tanklar harekete geçmiş ve Ankara radyosuna el konulmuştu. İlk tutuklanan ise Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun’du. Celal Bayar Harbiyelilere direnirken Adnan Menderes Eskişehir yolunda ülkeden kaçış yolu arıyordu. Adnan Menderes’in yolunu kesmek için Eskişehir havaalanından İrfan Özaydınlı komutasındaki bir filo harekete geçmiş, filodaki uçağın birini de Hava Kuvvetleri komutanı İrfan Özaydınlı kullanıyordu. Uçaklar etkili olmuş ve Adnan Menderes darbecilere teslim olmuştu.
Yirmi yedi mayıs devriminin sonradan lideri olan ordunun Cemal Agası, zorunlu olarak çıkarıldığı iznini İzmir Karşıyaka’daki evinde emeklilik hayalleri kurarak vakit geçiriyordu. Aslında darbenin lideri Cemal Madanoğlu idi. Korgeneral olması liderliği için pürüz olmuştu. Darbeyi yapanlar başlarına zorunlu izine çıkarılmış olan Cemal Gürsel’i getirmeyi uygun görmüşlerdi. Bunun üzerine İzmir’e özel bir uçak gönderilmiş ve Cemal Gürsel’i uykusundan uyandırarak alıp Ankara’ya getirmişlerdi. İkinci Ordu Komutanı darbeye karşı çıktıysa da bir şekilde ikna edilerek onun da darbeye rıza göstermesini sağlamışlardı. Ordunun darbe yapacağından kuşkulanan ve bu yüzden sürekli orduya gözdağı vermeye çalışan Adnan Menderes artık ordunun tutsağıydı. Bu tutsaklığı Yassı ada’da idam edildiği güne kadar sürmüştü. Hani derler ya korkunun ecele yararı yoktur. Adnan Menderes’in korkuları yaşamını sürdürmesine yetmemişti. O günlerde bir söylenti vardı. Protesto olayları önü alınamaz hale geldiğinde Adnan Menderes istifasını Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a sunmuş ama Celal Bayar dere geçerken at değiştirilmez diyerek istifasını kabul etmemiş. Eğer o günlerde Adnan Menderes görevinden istifa etmiş olsaydı ne yirmi yedi mayıs darbesi olurdu, ne de Menderes iki kabine arkadaşıyla birlikte idam edilirdi.
Yazımın başlığında tarih tekerrürden ibarettir dedim. Adnan Menderes’in korkuları bu günkü yönetimde de var. Yirmi yedi mayıs darbesinden önce ekonomi çok kötü çökmüştü. Ülke yokluklar ülkesine dönmüştü. Sanayi mamullerinden tutun yiyeceklere kadar neredeyse her şey karaborsadaydı. Günümüzde her ne kadar o günlerdeki duruma düşmediysek de ekonominin ağır bir çöküşte olduğunu görmemek olası değil. Dış borçlar almış başını gidiyor. Devletin dış borçları beş yüz milyar doları aşmış, devlet garantili şirket borçları da neredeyse devletin borcu kadar. Cari açık atmış milyar dolar. İhracat ile ithalatta makas kapatılması mümkün olmayacak kadar açılmış. Sıcak para akışı da durduğu için dış borçları ödemede zorluklar başlamış. Bu acı gerçeği savaş çığırtkanlığı dahi ört bas etmeye yetmiyor.
Dış alımlarda döviz sıkıntısı başlamış olduğundan alış veriş merkezlerinin raflarından yerli üretimimizi katleden ithal ürünler yok olmaya başladılar. En azından ithal ürünlerin fiyatları el yakacak kadar yükselmiş oldu. Bu kötü gidişten kurtulmanın tek bir umarı var. O da üretim seferberliği yapmak. Bunu yapmak için tarım politikamızı iyice gözden geçirmek ve nerede yanlış yapıldığını bulmak gerekir. Gerçi üretimi, düşüren neden açıkça ortadadır. Bunun en etkili sorumlusu akaryakıt ve tarım ilaçları fiyatları ile yetersiz devlet desteğidir. Üreticilerin ürün yetiştirmek için yaptıkları masrafı elde ettikleri ürün karşılamıyorsa o üreticiler niye üretim yapsınlar?
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016