Geçtiğimiz pazar günü mutlak bir ölümden döndüm. Arabamın durumunu görenler bu fikirde. Silivri’den Güre’ye kadar çok rahat bir yolculuk yapmıştım. Güre’de Cem evinin karşısında birden arabam sola doğru savruldu. Direksiyonu kırmam işe yaramadı. İki yolu ayıran seti ve telleri parçaladıktan sonrasını anımsamıyorum. Kendime geldiğimde emniyet kemeri yüzünden kıpırdayabilecek bir durumda değildim.

Kemeri açmak için çabam boşunaydı. Biri eğilip içeri baktı. Sağ mısın dedi? Evet dedim.

Ben hemen yardım alıp geliyorum dedi.

Son anda benzin zannettiğim damlaların kan olduğunu fark ettim. O ara biri kolunu sokup kemeri açtı. İki kişi ayaklarımdan dışarı çekerken biri de aman yavaş çekin diye bağırıyordu. O ara biri arabadan duman çıkıyor diye haykırdığında tamam işim bitti. Kaderde yanarak ölmek varmış diye düşünürken beni başarıyla dışarı çıkardılar. Meğer arabadan çıkan duman radyatörden dökülen suyun buharıymış.

Sonradan adının İlhan Balk olduğunu öğrendiğim doktor ayağa kalkabilecek misin diye sorduğunda kalkarım dedim. Onun yardımıyla kaldırıma gittik. Arabamdan fırlayan bir minderin üstüne oturmamı sağladılar. Saın İlhan Balk ben doktorum dedi ve önce göz kapağımı kaldırıp gözüme baktı. Daha sonra kollarımı, bacaklarımı kontrol etti. Geçmiş olsun. Korkulacak bir şey yok dedi.

O arada biri ben bu amcanın arkasındaydım. Kazanın nasıl olduğunu gördüm. Arabasının arka tekerleği fırlayınca araba savruldu dedi.

Sayın Doktor İlhan Berk Telefonumdan eşimin numarasını aradı. Telefonu oğlum açtığında oğluma Özcan Nevres’in neyi olduğumu sorduğunda oğlum büyük bir korkuyla babama ne oldu? Öldü mü yoksa diye sormuş. Doktor hayır ölmediği gibi durumu çok iyi diyor. Bundan sonrasında kendi telefonuyla ambulansa bindirildiğimi jandarmaya haber verdiğini beş altı kez arayarak oğluma bilgi veriyor.

Ambulansa bindirildiğimde boynuma geçirdikleri boyunluk yüzünden çok sıkıntı çektim. Ambulanstaki hemşire bir çok hemşirenin bulmakta zorluk çektiği kan damarımı tek dalışta buldu ve gereken kanı aldı. Hastaneye kadar süren yolculuğumda sanki bu yolculuk hiç bitmeyecekti.

Hastanede ilk karşılayan polis oldu. Alkol testi yapacağım üfle bakalım dedi. Kan alındı. Kandan alkollü olup olmadığım anlaşılmayacak mı dedim ama kabul etmedi. Ağzıma soktuğu marpucu öyle bir üfledim ki marpucu hemen ağzımdan çekti ve temiz dedi.

nce göğüs filmim, daha sonra da çok kanayan sol elimin filmini çektiler. Sonra da kafa tomografisini çektiler. Kafa tomografisi çekilmesini beklerken torunuma telefon ederek nerede olduklarını sordum. Şu an gemideyiz dedi. Ben arayıp sesimi duyduktan sonra rahatlamışlar. Zira öldüğüme inanıyorlarmış.

İki saat kadar bekletildikten sonra sağlıklı olduğum bildirildikten sonra boyunluğu çıkardılar. Son olarak da pansumana götürdüler. Başımdaki sıyrıklar pansuman edildikten sonra ilaçlanıp sargılandı. Sargılar düşmesin diye teletebilerin başlıkları gibi başıma bir file başlık geçirdiler.

Sıra parmağıma geldiğinde tam dikiş atılacakken tırnağımın kopmak üzere olduğu görüldü. Parmağım uyuşturulduktan sonra tırnağım alındı. O küçücük parmaktaki ağrı kafamdaki, kollarımdaki ve bacaklarımdaki ağrıların tümünü bastırdı. Taburcu edilmemi bekliyorum ama o konuda kimsenin kapak kaldırdığı yoktu.

Doktora sabah kahvaltı dahi yapmadım. Şu an açlıktan bayılacak gibiyim dediğimde karşıda kafeterya var. Orada tost yaptırıp yiyebilirsin. Tostunu yedikten sonra gel de işlemlerin tamamlansın dedi. Tostumu yiyip geri döndükten sonra bir kaç yere imza atarak hastane macerasını sonlandırdık.

aat ancak yirmiye geldiğinde oğlum, eşim ve torunum hastaneye ulaşabildiler. Oğlumun arabasıyla jandarma karakoluna gidip ifade verdikten sonra arabamın çekildiği yeddi eminin adresini alıp verilen adrese gittik. Oğlum arabamın fotoğraflarını çektikten sonra Silivri’ye dönmek üzere yola çıktık.

Şu anda sağlığım yerinde. Gündüz oyalanacak işler buluyorum ama gece olduğunda sıkıntılar başlıyor. Hele şu küçük parmağım yok mu? Onun verdiği acı tüm acıları bastırıyor. Başımdaki sargıları görenler ne olduğunu soruyorlar. Ben de öteki dünyaya gittim ama yer yok diye geri gönderdiler diyorum

Pazar günü acılar içinde kıvranırken en büyük sıkıntıyı eşim, oğlum ve torunum çekmişlerdi. Zira o kazadan sağ kurtulduğuma bir türlü inanamamışlar. Allah kimsenin başına böyle bir azap vermesin.

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 127 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.