Geçmişi Anımsamak
Marketlerde gezerken en çok dikkatimi çeken çocuklar için olan oyuncaklardır. Günümüzün çocukları ne kadar şanslı diye düşünürüm ama kazın ayağı öyle değil. Zira o rengârenk oyuncaklarda bedeli ileri yaşlarda ödenecek olan nice sağlığa zararlı boyalar ve plastikler var. Babam orta halli varlıklı bir insandı. Buna rağmen en zengin ailelerin çocuklarının bile sahip olamadıkları kadar oyuncaklarım olurdu. Zira ağabeyim öldükten sonra evin tek çocuğu kalmıştım. Bu nedenle bir dediğim iki olmazdı. Gerçi benim çocukluğumda şimdiki gibi oyuncaklar yoktu. Tosun hanını yurt edinmiş yaşlı bir adam vardı. İnşaatçıların kullandığı el arabasına benzer tahtadan el arabası yapardı ve arabaları allı morlu boyardı. Çok çabuk parçalanan kırılgan bir oyuncaktı. Bu yüzden o arabaya sahip olmanın mutluluğu fazla sürmezdi. Buna rağmen kırılanın yerine hemen yenisi gelirdi.
Çocukluğumda şimdiki gibi abur cubur yiyecekler yoktu. O tür yiyeceklerin olmaması bizim kuşak için en büyük şanstı. Zira uzmanlar o rengârenk poşetler içinde satılan yiyeceklerin ileride çok büyük sorunlara, en başta kanser olmak üzere birçok hastalıklara neden olacağını söylemektedirler. Bizde üzüm, incir, badem ve iğde çok boldu. Bunlar kilerimizde hiç bitmezdi. Bitse bile babaannemden ve anneannemden yenileri gelirdi. Annemin ev ekmeğimizden kestiği koca bir dilim ekmeğin üzerine bolca zeytinyağı ve bolca toz şeker dökmesi yok muydu? Ondan daha besleyici, ondan daha kaliteli bir yiyecek olabilir miydi? Sabahları kahvaltı nedir bilmezdi. Annem koca bir tencere tarhana kaynatıp önümüze koyardı. Tahta kaşıklarla doya, doya yerdik tarhana çorbasını. İlkbaharda babam arazi dönüşünde bir çuval dolusu gengel dikeni getirirdi. Biz Giritliler ona agavanes derdik. Hele fırınımızdan yeni çıkmış ekmeğimiz de varsa keyfimize diyecek olmazdı. Kocaman bakır, kalaylı bir sinimiz vardı. Masada yemek yemenin ne olduğunu bilmediğimizden o koca siniyle kurulmuş olan yer sofrasına çöküp agavanesleri zeytin ve ekmekle doya, doya yerdik. Gengel dikeni enginarın soyundandır. Bu nedenle en az enginar kadar karaciğerin dostudur.
Foça’daki yazlığımda ortanca oğlum Özgür ile beraberdik. Oğluma hadi koca bir o çizip gelelim dedim. Arabama binip yola çıktık. Kozbeyli sapağında Kozbeyli’ye doğru döndük. Kozbeyli’yi geçtikten sonra yol kenarında koca bir küme gengel dikeni gördüm. Arabamı park edip, torpido gözünden bağ testeresini alıp indim ve oğluma sen de in dedim. Oğlum ne yapacağımı anlamamıştı. Gengel kümesinin yanına gittim. Birini kesip soydum ve oğluma uzattım. Ne yapacağım bunu diye sorduğunda yiyeceksin dedim. Hemen ikincisini kesip soydum ve yemeye başladım. Oğlum tadar tatmaz, baba bu ne güzel şey böyle dedi. Çocukluğumda en çok yediğim ve en çok sevdiğim yiyecek buydu dedim. Oğlum baharda yanıma geldiğinde kırlara gider bol, bol gengel dikeni yeriz. Zira bölgemizde gengel dikeni bolca yatişmektedir.
Biz Giritliler en çok ot yemeklerini severiz. Giritliler Ege’ye ilk yerleştiklerinde yerliler Giritlilerin ot yemeği yapıp yemelerini çok yadırgamışlar. Akıllarınca giritlileri aşağılamak için bir eşeğin semerine bir karton yerleştirip İzmir Valisinin konağının bahçesine sürerler. Kartonda Giritliler geldiğinde beri açız diye yazmaktadır. Bunun üzerine vali birkaç Giritli çağırılmasını emreder. Getirilen Giritlilere sorar, siz ot yer misiniz diye? Giritliler evet biz otlardan türlü yemekler yapıp yeriz derler. Vali birkaç türlü ot yemeği yaptırıp getirin der. Yemekler yapılıp valiye sunulur. Vali yemeklerin tümünü çok lezzetli bulur ve adamlarına çevirin o kartonu ve yazın der. Ya bu otları yemeyen eşekleri ne yapmalı?
Girit’e bir doktor atanmıştır. Aylar geçer ama kapısını bir tek hasta bile çalmaz. Bir gün eşine hadi seninle çıkıp bir kır gezisi yapalım der. Beraberce çıkarlar. Ovaya vardıklarında kadınların ot topladıklarını görürler. Kadınlara bu otları niye topluyorsunuz diye sorduğunda yemek yapmak için yanıtını alır. Bunun üzerine doktor eşine, hadi hanım gidelim. Yolculuk için denklerimizi hazırlayalım. Buranın insanları ilaçlarını kendileri yapıyorlar. Buradan bize ekmek çıkmaz der ve Girit’ten anavatana dönüş yaparlar.
Giritliler yıllarca ot yemeği yapıp yedikleri için horlandılar. Oysa şimdilerde tutturmuşlar bir Akdeniz beslenme tarzını, herkese sağlık için öneriyorlar. Oysa o diyet yemekleriyle yapılan beslenme Akdeniz usulü beslenme değil, Girit usulü beslenmedir. Giritlilerin uzun yaşamalarının sırrı ise Girit usulü beslenmekten kaynaklanmaktadır.
Sağlıklı çocuk yetiştirmek isteyen aileler, mutfaklarında mutlaka Girit usulü yemekler ve salatalar hazırlayıp hep beraber yesinler.
Özcan Nevres
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016