Geçmişi Geleceğe Taşımak

Her insanın çocuklarına, daha fazlası torunlarına anlatacağı güzel anıları vardır. Tarih geçmişten ders alma öğretisidir. Çok büyük bilgi hazinelerini geleceğe taşıma öğretisidir. Geçmişte atalarımız nasıl yaşamışlar? Neler yapmışlar? Birçok medeniyet ne olmuş ki tarih sayfalarından silinip yok olmuşlar? Tarihin başlangıcını yazının keşfiyle özdeşleştirebiliriz. Yazının keşfinden önce neler olup bittiğini kazılarda bulunan keramik parçalarıyla pişirilmiş toprakla yapılmış ev gereçleri sayesinde, yazının keşfinden önceki bilgilere ulaşılabiliyor. Oysa yazı insanlığın başlangıcıyla birlikte keşfedilmiş olsaydı, mağaralarda ve ağaçlar üzerinde yaşamış olan ilk atalarımız hakkında bu günkü bildiklerimizden çok daha fazla bilgilerimiz olurdu. Yine de az da olsa o karanlık döneme ait bilgilere mağaralarda çizilmiş resme benzer figürlerden çok eskiden yaşayanlara ait bilgilere ulaşabiliyoruz.
Geleceğe, geçmişimizin izlerini taşıyabilmek için keşke günlük yazma alışkanlığımız olsaydı. Ne yazık ki böyle bir alışkanlığımız yok. Geçmişe ait hafızamızda kalmış olan silik anıları canlandırmak istediğimizde beynimizdeki unutkanlık hastalığı yüzünden net olarak anımsayamıyoruz. Menemen’in Tarihi adlı kitabı okurken elektrik ile ilgili bilgilere biraz da benim katkım olsun istedim. Yazma alışkanlığımız olmadığı için Oktay Özengin kardeşim o günlere ait daha geniş bilgilere ulaşamamış olabilir.
Bin dokuz yüz elli yılına kadar Menemen’i aydınlatan iki elektrik üretim aygıtı vardı. İkisi de geniş ve uzun kayışlarla jeneratörlere bağlıydı. Elektrik üretim merkezi şimdiki Avcılar Kulübünün olduğu binadaydı. Çocukluğumda o binanın önünde durur motorların çalışışını çok büyük bir merakla izlerdim. Kayışlar jeneratörleri döndürürken kayışlardaki ekler yüzünden şakada şukada diye sesler çıkarırlardı. Nedense bu sesler beni çok cezbderdi. Benim anımsaya bildiğim dönemde makinist Elektrikçi Nazmi ustaydı. Elinde uzun bir sırıkla kayışların kasnaklarından kaymamaları için her zaman görevinin başındaydı. Kayış dışa doğru kaymaya başladığında sırığıyla müdahale ederek kayışın kasnaktan kaymasını önlerdi. İşte bu noktada anlatılanlardan aklımda kalan bir olay vardı. Nazmi ustadan önceki usta dikkatsizliğin bedelini hayatı ile ödemiş olduğunu anlatırlardı. Kayış kasnaktan kurtulunca havada kavisler yaparak uçar ve rastladığı her şeyi parçalardı. Bu durumu Nazmi usta da yaşamış ama şans eseri kayış Nazmi ustanın kafasını parçalamamıştı. Bin dokuz yüz ellide tren istasyonunun karşısında kurulan elektrik üretim merkezinde motorlar jeneratörlerle birbirlerine mille bağlı olduklarından eskisinden çok daha tehlikesizdi. Üstelik şimdiki gibi dalgalı akım üretiyorlardı.
Aklımda kaldığı kadarıyla ilk santralde kontini elektrik üretiliyordu. O yıllarda kullanılmakta olan akım doğru akım olduğundan kullanımı sınırlıydı. Üstelik doğru akım olduğu için trafolarla voltaj yükseltilemediğinden uzaklara elektrik ulaştırılamıyordu. Gece yirmi üçte elektrik üretimi durdurulduğundan Menemen zifiri bir karanlığa bürünürdü. Sokaklar yirmi, üçe kadar aydınlatıldığı için gece boyu sokakları aydınlatacak gazlı lambalara gerek görülmemişti. Saat tam yirmi iki otuzda elektrik iki defa on saniye kadar kesilerek sokakta olanlara evlerine dönmeleri için uyarı yapılırdı. Bir gece anneannemden evimize dönerken on saniyeliğine elektrik kesildiğinde annem acele edelim. Elektriği kestiler. Hatlardaki elektrik bitmeden evimize ulaşalım demişti. Elektriğin ne olduğunu o yıllarda bilen mi vardı ki annem de bilsin?
Keşke günlük tutma alışkanlığım olmuş olsaydı da daha çok bilgileri geçmişe taşıyabilseydim. Günlük tutmanın önemini belirtmek için geçen gün yeğenimin bana sorduğunu örnek göstereyim. Telefon açarak bana şu soruyu yöneltmişti. Amca bizim dedelerimiz Girit’in hangi şehrinden Menemen’e göçmüşlerdi. Anne ve baba tarafı Girit’in Kandiya şehrinden göç ettiler dedim. Baba tarafından en yaşlı olan halamın büyük kızı ile benim. Biz de öldükten sonra bizden sonrakiler atalarının kim olduklarını bile bilmeyecekler. Öğrenmek istediklerinde ise bilgi alabilecek birini bulamayacaklar. Bu nedenle günlük tutmak çok önemlidir. Bir bilim adamı bir babanın çocuklarına bırakacağı en büyük miras yazdıklarıdır demektedir. Çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras yazmış olmamız gereken anılarımızdır.
Özcan Nevres

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 171 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.