Işid Olayı Ve Gerçekler

Işid Olayı Ve Düşündürdükleri
Her ne kadar hükümet yanlısı sözlü ve yazılı basında yer almıyorsa da Işid’in uyguladığı vahşeti İnternet’ten üzülerek, isyan ederek izliyoruz. Bunlar nasıl bir insanlar ki acımasızca, korkusuzca masum insanları öldürmektedirler. Bu insanların yaptıkları karşısında halen bu insanlara para ve silah desteği verenlere şaşmamak olası mı? Bir de beni şaşırtan; nasıl oluyor da koskoca Irak ordusunun askerleri bu canilerle savacağına, savaşmadan silahlarını bile bırakıp kaçabiliyorlar. Nereden baksanız Irak ordusu en az yüz bin askerden oluşmuştur. Oysa Işid’in militanları ise dokuz bin kişiden ibaret. Bu dokuz bin kişilik militan güç, modern silahlarla donatılmış olan orduyu darmadağın edebiliyor. Tehlikenin geç de olsa büyüklüğünü fark eden Amerika Ezidilerin katlini önlemek için havadan müdahale kararı alabiliyor. Oysa aynı Amerika’nın Türkmenlerin katledilmesinde kılı bile kıpırdamamıştı. Amerika’nın daha başlangıçta bunca kan dökülmeden önce harekete geçmesi gerekirdi. 
Işid tehlikesinin ne denli büyük olduğunu görmek için kâhin olmaya gerek yok. Nasıl İslam dünyasında fanatik Müslümanlar kâfirlerin katlini vacip görüyorlarsa Hıristiyanlarda da aynı duyguları paylaşan fanatikler var. Hıristiyan fanatik militanlar Müslümanları katletmek arzusuyla, Müslümanları katletmekte olan Işid’e destek amacıyla katılmışlardır. Onlar da Müslüman katlederek sevap kazanacaklardı. İşte en büyük tehlike buradadır. Bu katılımlar önü alınamayacak bir duruma geldiğinde bırakınız Ortadoğu’yu, tüm dünyanın başına bela olacaklardır. Türkiye bu gelişmelere her zaman sessiz kalacaktır. Yalnızca sessiz kalmayacak, el altından Işid’e desteğini sürdürecektir. Bunu Işid’ın elinde otuz dokuz esirimiz var kılıfına sokacaklardır. Aslında o esirler olmasa da Işidler AKP hükümetinin desteğini alacaklardır. Zira AKP hükümetinin ekseni din devletine doğru kaymış bulunmaktadır. Bu yüzden tüm okulları İmam-Hatip okullarına çevirme gayreti içindedirler. 
İnternet’te Facebook’da Afganistan ile ilgili iki fotoğraf vardı. Birincisi bin dokuz yüz kırklı yıllara aitti. Kadınlar Türk kadınları gibi modern giyimliler. İkinci fotoğrafta ise Afganistan kadınları kara çarşaflara bürünmüşler. Kraliyet döneminde Atatürk devrimleri örnek alınmıştı. O dönemde Türkiye’den giden çeşitli uzmanlar başarılı hizmetler yapmışlar ve Afganistan halkının sevgisini kazanmışlardı. Gidenler arasında Atatürk’ün özellikle gönderdiği biri vardı. Riyaseti cumhur Bandosu’nun şefi Girit kökenli bestekâr piyanist Muhtar Hanyalı idi. Görevi Afganistan milli marşını bestelemek, ordu bando okulunu kurmak ve bando öğretmenleri yetiştirmekti. Askerlik görevim sırasında sekiz ay Ankara’da kalmıştım. Dedemin teyzesinin oğlu olan Muhtar Hanyalı’nın evine evci çıkıyordum. Evinin salonunun bir köşesinde Türkiye Riyaseti cumhur bandosunun şeflik asası, diğer köşesinde ise Afganistan kraliyet bandosunun şeflik asası duruyordu. Salonun her yerinde Afganistan’dan getirdiği özellikle fildişinden ve sedeflerden imal edilmiş biblolar ve bir de sedef kaplamalı satranç tahtası vardı. Bana satranç tahtasını uzatarak, bu sedef kaplamalarının eklerini bul bakalım demişti. Ne elle ne de gözle ek yerini bulmak olası değildi. Uzattığı büyüteç bile ek yerini bulmama yardımcı olmamıştı. Hazır elinde büyüteç varken bir de şuna bak dedi. Bu fildişinden yapılma yedi filden oluşan bir kolye idi. Fillerin en büyüğü küçük bir bakla büyüklüğünde idi. En sondaki pirinç tanesi kadardı. Fillerin her birinin üzerinde de aynı boy sırasına göre yedi fil çizilmişti. Pirinç tanesi kadar olanın üzerine çizilmiş olan filler ancak büyüteç ile görülebiliyordu. Hele Taç mahal’in minyatür biblosu muhteşemdi. Gösterdiği tüm eserler görülmeye değerdi. Afganistan halkı bu eserleri yaratmakta çok ustadırlar. Büyük bir çoğunluğu geçimlerini küçük el sanatıyla sağlarlar diye anlatmıştı. Yengeme sormuştum. Afganistan’da dokuz yıl kaldınız. O kadar uzun bir sürede sıkılmadınız mı diye? Hiç sıkılmadım. Orası da Türkiye gibi modern bir ülkedir. Üstelik gezilip görülecek o kadar çok yer var ki demişti. Bir de şimdiki Afganistan’a bakın. İrticanın yarattığı Taliban ordusu yüzünden ölümle burun buruna yaşanan bir ülke olmuş. Şayet buna yaşamak denirse. 
Ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyorsak Atatürk devrimlerine sımsıkı sarılmamız gerekir. Aksi halde Afganistan halkının içine düştüğü duruma düşeriz.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gnail.com

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 63 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.