Dünyanın en ileri teknolojinse sahip olan Japonya dokuzluk depremin neden olduğu tusunami yüzünden üç nükleer santralde çok büyük sorunlar yaşıyor. İleri teknolojisine rağmen bir türlü nükleer sızıntılarla baş edemiyor. Eğer aşırı ısınmayı taşıma su ile soğutmayı sağlayamazsa çok ağır bir nükleer faciası yaşamak zorunda kalacaktır. Nükleer santral kurma teknolojisine sahip olan ülkeler kendi ülkelerinde nükleer santral kurmazlarken ve eskiden kurduklarını devre dışı bırakırlarken ülkemizde de iki yerde nükleer santral kullanma çalışmaları Japonya’da yaşanmakta olan faciaya rağmen hızla sürdürülmektedir. Santrallerin biri Mersin’deki fay hattı üzerindeki Akkuyu’da, diğeri ise Sinop’ta doğal sit alanı olarak dünya çapında namı olan bir alanda kurulacaktır. Nükleer santraller neden ille de deniz kenarında kurulması gerekiyor? Nedeni bir nükleer sızıntıda soğutma için çok bol su gerekiyor olmasındandır. Ülkemizde yenilene bilir nice enerji kaynakları olmasına rağmen ille de nükleer santral kurulmasındaki inadı anlamak olası değil. Nükleer enerjiyle çalışan santrallere en çok sahip olan Amerika nükleer atıklar için büyük bir çaresizlik içindedir. Zira bu güne kadar kullanılmakta olan toprağa gömme sistemi fiyasko ile sonuçlanmıştır. Atıkları toprak altına gömmek nükleer sızıntıları önleyememektedir. Bu da bölgede kanser hastalıklarının artmasına neden olmaktadır. Ucuz elektrik üreteceğiz diye kurulacak olan nükleer santrallerin atıkları ileride başımıza dert açacaktır. O atıkları alıp etkisiz hale getirecek olan ülkelere ödenecek para, santrallerin getirisinden götürüsü çok daha fazla olacaktır. Dünya kanser hastalıklarının artışına neden olacak diye kendi ülkelerinde hurda gemi sökme işleri yapmazlarken ülkemizin en önemli bölgelerinde halen hurda gemi söküm işleri sürdürülmektedir. Bu da yöneticilerimizin kansere neden olan iş yerlerine ve tesislere karşı ne denli duyarsız olduklarını açıkça göstermektedir. Kaldı ki Akkuyu’da kurulacak olan nükleer santral konusu eski başbakan Bülent Ecevit’in önüne konulduğunda fay hattında olması nedeniyle santral ile ilgili dosya bir daha açılmamak üzere rafa kaldırılmıştı. Ne yazık ki Ak Parti hükümeti halkımızın sağlığını hiçe sayarak bu santralin kuruluş aşamasını başlatmıştır. Akkuyu’daki antralin yapımını Rusya üstlenmiştir.
Ben Mamak Muhabere Okulunda telsiz teknisyen kursundayken nükleer için bize çok geniş bilgiler vermişlerdi. Bu bilgileri gösterdikleri filmlerle pekiştirmişlerdi. O yıllarda nükleer patlamalarının neden olduğu radyasyondan korunmak için duvarları ve tavanı en az atmış santim kalınlığında olan korunaklarına girilmesi gerekiyordu. Japonya’da yapılan nükleer santrallerde koruyucu duvarlar yüz yirmi santim kalınlığında olmasına rağmen nükleer sızıntıları önlemekte yeterli olmuyor. Zira soğutmakta kullanılan su hızla buharlaşırken beraberinde nükleer sızıntıları da taşımaktadır. Japonya halen Amerika’nın Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı on kilotonluk bombaların neden olduğu radyasyon ile uğraşmaktadır. Bu uğraşa şimdi de üç nükleer santralde oluşan sızıntılar da katılmaktadır. Belli ki Japonya bu nükleer santrallerin faturasını yine çok ağır ödeyecektir.
Türkiye’nin nükleer santral konusunda çok iyi düşünmesi gerekir. İlle de yapacağım diye inatlaşmanın hiçbir anlamı yoktur. Türkiye elektrik üretiminde ağırlığı ülkemizde çok bol olan rüzgar ve güneş enerjisine kaydırmalıdır. Zira bu iki enerjinin ikisinde de sağlık sorunları yaşanmaz. Üstelik ikisinde de atık sorunu diye bir sorun yoktur.
Özcan Nevres
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016