Lozan Antlaşması

Lozan Anlaşması
Televizyon kanallarının birinde adını anımsayamadığım birisi Lozan antlaşmasına verip veriştiriyordu. Gerekçesi de İngiliz delegasyonu toplantıya dokuz çuval belge ile gelmişler. Türk delegasyonu ise cebinden çıkardığı bir kâğıt parçasını göstererek bu kadarcık bir kâğıtla gelmişlerdi diyor ve ekliyor. Bu şartlarda hezimet kaçınılmazdı diye. Murat Bardakçının ise bu kişiyle dalga geçer bir hali vardı. Fatih Altaylı ise adam anlattıkça keyiften on altı köşe oluyordu. Dördüncü katılımcı Oktay Sinanoğlu şanına yakıştıramadığım bir takım hezeyanlar içindeydi. Lozan anlaşmasına ve Kurtuluş savaşımıza katılmış gibi konuşuyordu. Oysa Sinanoğlu ile aynı yaştayız. Kurtuluş savaşına ait bilgileri ancak benim gibi tarih kitaplarından okuyarak öğrenmiş olabilirdi ama ne yazık ki okuduklarından bir şey anlayamamış. Oysa dünyaca tanınan bir bilim adamı olarak Lozan antlaşmasına hangi şartlar ve hangi durumda katıldığımızı çok iyi bilmesi gerekirdi. Evet, Türkiye Kurtuluş savaşının galibiydi ama yeni bir savaşı başlatmaya yetecek gücü var mıydı?
İsmet İnönü Lozan antlaşmasında baş müzakereci idi. Antlaşmaya katılan Türk delegasyonunun başkanı idi. Müzakereleri Türkiye Büyük Millet Meclisinden aldığı talimatlarla sürdürüyordu. Antlaşma çalışmaları sık, sık esintilere uğruyordu. Yunanistan’ı Türkiye ile savaşa kışkırtan ülkeler yeni Türk cumhuriyetinden çok şeyler istiyorlardı ama Türkiye delegasyonunun restlerine boyun eğmek zorunda kalıyorlardı. Türkiye’nin verdiği tavizlerle yetinmek zorunda kalıyorlardı. Musul, Kerkük ve Hatay Misakı milli hudutları dışında kalmıştı ama kesinleşmemişti. Konu ileride yeniden ele alınacaktı. Bu nedenle İsmet İnönü’yü korkaklıkla ve vatan hainliğiyle suçlamak abes ile iştigal değilse nedir?
İsmet İnönü’yü Türkiye’yi İkinci dünya savaşına sokmadığı için korkaklıkla itham edip bunu siyasi istismar konusu yapan kuş beyinliler var. Bunlar kuş beyinli oldukları için, o savaşa katılmış olsaydık başımıza neler geleceğini düşünemezler. İkinci dünya savaşında teknoloji devi Almanya’nın karşısında hiçbir ülke tutunamıyordu. Buna rağmen İsmet İnönü hükümeti Almanya’ya bir nota vermişti. Türkiye’nin hudutlarına kırk kilometreden fazla yaklaşırsanız bunu savaş ilanı kabul ederiz demişti. Buna rağmen Türkiye varını yoğunu Trakya bölgesinde koruganlar inşa etmeye dökmüştü. O yıllarda henüz çimento fabrikalarımız yoktu. O koruganların tümü ithal çimentoyla inşa edilmişti. Üstelik Alman ordusunun güçlü silahları karşısında ordumuzda o silahlara karşılık verebilecek silahlarımız da yoktu. Bu nedenle İsmet İnönü’nün siyasi dehası sayesinde ülkemizi o yıkıcı savaşın dışında tutulması başarılmıştı.
İtalya Ege’de sahibi olduğu on iki adayı terk ederken Türkiye’yi savaş batağına sürükleyecek bir öneride bulunmuştu. Biz adaları terk ediyoruz. Siz allın demişlerdi. Karşılığı ne bir karış toprak isteriz, ne de bir karış toprak veririz olmuştu. İkinci dünya savaşı bittiğinde savaşın galipleri savaşta çok ağır yaralar almış olan Yunanistan’a on iki ada lütuf olarak verilmişti. Su yoksunu bu adalar Yunan ekonomisi için ağır bir yıkım olmasına rağmen ne hikmetse bir türlü gözleri doymuyor. Kötü giden ekonomisini halkın gözünden kaçırmak için kayalıklardan ibaret adacıklar için dahi savaş çığlıkları atıyorlar. Kayalıklar hiçbir işe yaramasa da altı millik kara sularına sahip olacağından, bu sayede Ege denizi Yunanistan’ın iç denizi haline gelecektir. Türk deniz taşıtları Yunanistan’ın izni olmadan Ege denizinden geçemeyecektir.
Türkiye’nin kara suları içinde kalan Meis adası var. Sahilimize iki buçuk mil mesafededir. Bu adada yaşayan halkın tüm gereksinimleri Yunanistan tarafından karşılanmaktadır. Adada yaşayanlar adayı terk etmesinler diye dolgun maaş alıyorlar. İçme suları ve kullanma suları Yunanistan ana karasından alınıp tankerlerle adaya getiriliyor. Kıbrıs savaşından önce Kaş ile Meis arasında çok iyi komşuluk ilişkileri vardı. Kıbrıs savaşında geliş gidişler yasaklandığı için Meisliler taze suya ve sebzeye hasret kalmışlardı. Son zamanlarda eski günlere dönülmüş olduğu söyleniyor. Küçük bir köy olduğu halde ilçe statüsünde olan Meis’in halkına Türkiye’ye mi bağlanmak istersiniz? Yoksa Yunanistan ile bağlarınızı sürdürmek mi diye sorsalar eminim ki Türkiye’ ye diyeceklerdir.
Özcan Nevres

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 110 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.