Tekrar Merhaba
Artık köşe yazıları yazmayacağım demiştim ama, öyle durumlarla karşılaşıyorum ki bana hadi gel de yazma dedirtiyor. Torunum Can Nevres’i okuldan aldım. Evimize gidiyoruz. Eski festival alanının karşısındaki üst yolda arabamızın içini iğrenç bir koku doldurdu. Torunum dede ne pis kokuyor burası dediğinde bu koku buranın kokusu değil. Arabasına at koşan hayvanın birinin atının dışkısının kokusu dedim. Atın arkasına bir çuval ya da çul germediği için haliyle atın dışkısı yere dökülüyor. O iğrenç koku o atın dışkısından geliyor dedim. Çok gezen bir insanım. Gezdiğim gördüğüm yerlerin hepsinde arabalara koşulan atların tümünün arkalarına gerilmiş bir sentetik çul ya da çuval vardır. At dışkıladığında dışkısı o çulun üzerine dökülür. Atın sürücüsü uygun gördüğü bir yerde veya ahırında o çulda toplanmış olan dışkıları boşaltır. Bu otuz kilometre uzağımızdaki Büyükçekmece’de de aynıdır. Nedense Silivri belediyesi bu iğrenç kokan dışkı olayını hiç önemsemez. Boğluca deresinin iğrenç kokusunu önemsemediği gibi.
Sayın Hüseyin Turan’ın belediye başkanı olduğu dönemde Boğluca deresi nasıl temizlenir diye köşemde yazmıştım. Yazımda Boğluca deresinin denize döküldüğü yere bir kapak yapılmalı, gerektiğinde bu kapak kapatılarak derenin denizle bağlantısı kesilmelidir. Derenin içindeki su içindeki kötü kokuya neden olan bakterilerin ölmesi için kırk metre derine şarj edilir. Bakteriler bir buçuk atmosferlik basınçta ölürler. Kırk metre derinliğe şarj edildiğinde iki atmosfer basınç olur. Bu basınç bakterilere yaşamaları için hiç şans tanımaz. Boğluca deresindeki iğrenç koku daha yaz sıcakları bastırmadan ola bildiğince ağır kokmaya başladı. Sahilde gezenlere nefes aldırmıyor. Dere ağzına kapak yapmak belki fazla zaman alabilir ve masraflı olabilir. Bu nedenle geçmişte yapıldığı gibi kum torbaları ile derenin önü kapatılır ve içindeki su boşaltıldıktan sonra koku yapan unsurlar temizlenir. Silivrililer de, Silivri’ye gezmeye gelenler de rahat nefes alırlar.
Tüm yerleşim birimlerinde halkın ucuz, kaliteli ve sağlıklı sebze ve meyve alabilmeleri için pazarlar kurulur. Bu pazarlarda yalnız sebze ve meyve satılmaz. Giyim eşyaları da satılır. Pazar kurulan yerlerden belediye yer kirası alır. Bu nedenle pazarın tüm sorumluluğu belediyelere aittir. Belediyenin görevi yalnızca tartı aletlerinin kontrolünü yapmak olmamalıdır. Pazar esnafının sattıkları ürünler de denetlenmelidir. Pazar esnafına denetleme olmadığı için halkı çürük sebze ve meyvelerle kazıklayan birçok esnaf var. Eğer denetim yapılacak olursa müşterilerine çürük mal satanların sattıklarına el konulup çöpe dökülür ve satana da hak ettiği ceza yazılacak olursa hiçbir Pazar esnafı müşterisine bozuk mal satma cesaretini gösteremez. Tezgâhının ön tarafına sattığı malın en iyisini sıralayan esnaf arka tarafta gözlerden kaçırdığı çürük ve albenisi olmayan meyveleri ve domatesleri müşterilerine vermektedirler. Günü geçmiş yenmeyecek duruma gelmiş olan çilekler tezgâha dökülür. Üstüne taze ve albenisi olan çilekler dökülür. Müşteri üstte gördüğü taze ve kaliteli çileklere aldanarak çilek satın alır. Oysa esnaf şaşulayı dipten daldırarak kese kâğıdına doldurup müşterisine verir. Müşteri nasıl kazıklandığını ancak evine geldiğinde anlar. Belediye sık sık yaptıracağı kontrollerle bu olumsuzlukların önüne mutlaka geçmelidir. Pazar müşterilerinin aldatılmasına izin vermemelidir.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016