Nereden Nereye Geldik (2)

İzmir’e anneme ayaklı bir dikiş makinesi almak için uzaktan akrabalığımız olan Kırbay kardeşlere gitmiştik. Dikiş makinelerini gösterirken ben pür dikkat gramofonları inceliyordum. Sonradan dünür olduğumuz Fuat Kırbay sen gramofonları çok seviyorsun. Bak sana son model bir gramofon göstereceğim dedi. Bir gramofona on plak yerleştirdikten sonra zembereği kurdu. Bak şimdi bu on plağı kendisi çalacak dedi. Üstelik iğnesi de on plağı değiştirmeden çalıyor. Gramofona hayran olmuştum. Babama ne olur bunu alalım dedim. Babam fiyatını sordu. Yüz elli lira olduğunu öğrenince bana sen yüz elli lira nasıl kazanılır biliyor musun demişti. O gramofon içimde uhde olarak kalmıştı ama hiçbir zaman benim öyle bir gramofonum olmamıştı. Zira pilli ve elektrikli pikaplar çıkmıştı.

Çocuk aklımla bağ evimize ille de elektrikle ışıklandırma yapmak istiyordum. Bisikletimin dinamosu hem yetersiz kalıyor hem de çok yorucu oluyordu. Dört büyük kavanoza nışadırlı su yaptım. İçine kurşun çubuklar soktum. Konu ile yeterli bilgim çok iyi olmadığından kurşun çubukları ezip hacmini genişletmeyi akıl edememiştim. Altı voltluk bir ampul kısa bir süre ışıl ışıl yanıyordu ama elektrik üretimi çok kısa sürüyordu. İleriki yıllarda motor sıkletimin aküsü ile iyi bir ışıklandırma yaptıysam da uzun sürmedi. Zira ovaya göç yaşantımız sona ermişti.

Elektriğe olan merakım yüzünden bir firmada çırak olarak çalışmaya başlamıştım. Sekiz gün sonra kalfalığa on altı gün sonra da ustalığa terfi etmiştim. İki ay sonra da ustabaşı olmuştum. Öğrenme azmim sınır tanımıyordu. Birçok elektrik tesisat ustasının bilmediği vaviyen ve deviyatör tesisatları benim için çocuk oyuncağı kadar basit gelmeye başlamıştı. Askerlik görevim için muhabere sınıfına ayrılmıştım. Mamak Muhabere okulunda yapılan bilgi testlerinde üç bin beş yüz kişi içerisinden atmış kişiden biri olmuştum. Böylece elektrik, elektronik ve güç kaynakları teknisyenliği için eğitimimiz başlamış oldu. Sanat okullarında okutulan bu üç branşı biz toplam sekiz ayda okuduk. Üstelik pratik çalışmalarıyla birlikte. Kurs sonu dağıtım yapıldı. En iyilerimiz ordu tamir bölüklerine verildi. Ben de Birinci Ordu Muhabere bölüğüne gönderildim. Bölüğün birçok usta tarafından çözülemeyen elektrik sorununu çözünce bölüğün her şeyi olmuştum. Bu nedenle emrime verilen yirmi er ve iki onbaşı ile bölüğümüze devredilen İhtiyat Subay Okulunun tüm onarımını yapmakla görevlendirildim. O görevim sırasında hem garnizon komutanı hem de ustabaşıydım. İki ayda inşaatı tamamlayınca on beş gün mükâfat izni kazanmıştım. Bir aylık izinimi de ekleyip evime döndüm. Sayılı günler çabuk geçer. Bölüğüme döndüğümde bölüğümüz birlik olmuş ve birçok subay ve astsubay tayin edilmişti. Yeni gelen bir M30 tamir kamyonuna komutan oldum. Seferi bir durumda ikinci bir kamyon daha emrime veriliyordu. Örneğin teftişlerde iki kamyon emrimde oluyordu. Muhabere okulunda çok iyi bir eğitim almıştık. Ben de kendimi çok iyi yetiştirmiştim. Birlik komutanız On Beşinci Kolordu Muhabere bölüğüne atanınca benim de Birinci Ordu Muhabere Komutanlığına genel evrak müdürü olarak tayin edilmemi sağladı. Oradan da kazandığım on beş günlük mükâfat izinini kullanmama fırsat olmadı. Zira Irak’ta askeri darbe olmuş, Türk ordularında izinler ve mezuniyet izinleri kaldırılmıştı. İki ay önce terhis olmayı beklerken tüm izin haklarım yandığından günü gününe yirmi dört ay askerlik yapmıştım.

İlk telemprümör cihazını Mamak Muhabere okulunda görmüştük. Tıpkı bir daktiloydu ama biraz daha hacimliydi. Hangi harfe basılırsa karşı taraftaki cihaz aynı harfi kâğıda işliyordu. Gerçi bu günkü faks cihazlarına göre çok ilkeldi ama yine de bunun tamirini nasıl yapacağız diye içimizi bir korku sarmıştı. Daha sonra Philips servisine kursiyer olarak gittiğimde ilk kez bir televizyonun içini görmüştüm. Aman Allahım o da nesi? Bu cihaz muhabere okulunda öğrendiklerimizi alt üst ediyordu. Her taraf kabloydu. Oysa bize kabloların mümkün olduğunca kısa olmasını, aksi halde distirosyonlara neden olacağını öğretmişlerdi. O cihazı ilk gördüğümde böyle bir cihazın tamirinin çok zor olacağını hatta mümkün olamayacağını düşünmüştüm. Yıllar sonra televizyon tamircisi olabileceğim aklımdan geçmemişti.

Devam edecek

Özcan Nevres

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 87 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.