Bizim kuşak ve bizden öncekileri yoklukların içinde yetişmişlerdi. Henüz sulu tarıma geçilmediği için iş alanları çok kısıtlıydı. Neyse ki meyan kökü vardı. İş bulamayanlar kocaman bir çapa ile Tabak Ali Beyin çiftliğine gider, göz alabildiğine boş arazide meyan kökü kazarlardı. Akşam saatlerine yakın kazarak söktüğü meyan köklerini balya yapar ve sırtına aldığı gibi Forbes’in yolunu tutardı. Meyan kökü söktüğü yerle Forbes’in arası en az beş kilometredir. Sırtta atmış beş yetmiş kilo bir yükle onca yolu kat etmenin ne kadar zor olduğunu anlatmayı gerek görmüyorum.
Menemen büyük bir kasabaydı. Buna rağmen Karşıyaka’ya çalışan iki taksi, İzmir’e yolcu taşıyan üç dört otobüs vardı. Otobüsler yolcu toplayabilmek için caddelerde üç beş tur attıktan sonra İzmir’e doğru hareket ederlerdi. Harmandalılı Mehmet ile Kürt Rıza’nın kullandığı iki kamyon vardı. Özel araba yok denilecek kadar azdı. Birkaç tane de motor sıklet vardı. Çarşı ile tren istasyonu arasında ulaşım faytonlarla sağlanırdı. Onlara bile çok az iş çıkardı. Zira yoksul insanlar faytona vereceği yirmi beş kuruşla evine iki buçuk ekmek almayı yeğlerlerdi. Bu günlerde ise özel arabalar o kadar çoğaldı ki her yerde park sorunları yaşanmaktadır.
On sekiz yıl önce kayınvalidemin evinin sokağında park sorunu diye bir şey yoktu. Kayın biraderimin kızı pencereden sokağa bakar ve arabam için bu büyük alaba bizim alaba o küçük alaba bizim değil derdi. Zira sokakta iki arabadan başka araba yoktu. Şimdi ise çoğunlukla arabamı park edecek yer bulamıyorum.
Tam kırk yıl motor sıklet kullandım. Türkiye’de değil, tüm dünyada ilk defa motor sıklete teyp ben taktım. Demircide teyp bağlantısı için depo üzerine bir aparat yaptırmıştım. Küçük Philips teybimin deri kılıfını o demire perçinledim. Dikiz aynasına metal bir kutu kaynattırdım. İçine de çok kaliteli bir hoparlör koydum. Akü bağlantısını da yapınca yolculuk sırasında mükemmel şekilde müzik dinler olmuştum. Bir gün trafik kontrolünde trafik polisi bu ne diye sordu. Teyp ve hoparlörü dedim. Bu şimdi çalar mı diye sordu? Evet dedim ve çalıştırma düğmesini ittim. Çok şaşırmıştı. Kontrol için ehliyet ve ruhsatı uzattığımda yok kardeşim sen evliya gibi adamsın. Senin ehliyetine ruhsatına bakılır mı? Hadi sana hayırlı yolculuklar dedi. Tasarlayıp uyguladığım bu sistem için kimileri bana mucit gözüyle kimileri de deli gözüyle baktılar. Öyle ya. Akıllı adam motor sıkletine teyp takar mı? Oysa şimdi birçok motor sıklette teyp var. Hem de üretici firmalar tarafından takılmışlar.
Eskiler bisiklete velespit derlerdi. Birçok geri kafalı bisiklete binenlere iyi gözle bakmazlardı. Zira bisiklet şeytan icadıydı. Ona binenler ise kâfirdi. Yalnızca o mu? Trenler bile kâfir işiydi ve binilmesi haramdı. O kadar haram ve yanlışlar vardı ki saymakla tükenmez. Zira uygarlığı hazmedemeyen çok insan vardı. Halen daha onların kökü kazınmış değil. Dün treni bisikleti haram sayanlar bu gün son model arabalara kurulmakta sakınca görmüyorlar.
İnsanoğlu uzayda dolaşırken biz halen türbanı tartışıyoruz. Anamızın başörtüsünü değil, hani şu Hıristiyan rahibelerinden esinlenmiş kafayı lahana gibi saran kıyafeti tartışıyoruz. Oysa hedef bu kısır tartışmaların yerine nasıl kalkınırız olmalıdır. Neden kızıl kumlar üzerinde tarım yapan İsrail bizden tarımda çok daha ileri. Neden dört yüz bin nüfuslu Lüksemburg bizden kat kat daha zengin? Neden kendi sanayimizi kuramıyoruz. Neden dünün sefil Çin’i bu gün dünyanın en üretken ve en hızlı büyüyen ülkesi? Neden bizim insanlarımız Amerika’da Avrupa’da harikalar yaratıyor da Türkiye’de başarılı olamıyorlar. Bunların nedenlerini çözdüğümüz zaman Türkiye özlendiği gibi bir refah ülkesi olabilir.
Yine de nereden nereye geldik. Teknolojiyi biz yaratamıyorsak da yaratanların rahatlığını evlerimizde yaşıyoruz. Zaman falanca Türk Amerika’da ya da Avrupa’da şu buluşu yaptı diye övünmenin zamanı değil. O buluşlar devletimizin sağladığı olanaklarla ülkemizde olmalıdır.
Petrolüyle, sanayisiyle, tarımıyla, bankalarıyla, alışveriş merkezleriyle bizim olan bir ülkede yaşamalıyız. Oysa bunların neredeyse tümü bize ait değil. Ülkemizde sömürü düzeninin çarkları hızla dönmektedir. Biz o sömürü çarklarının dişlileri arasında her gün biraz daha küçülmekte ve ezilmekteyiz. Ulu önder Atatürk’ün kurduğu bağımsız Türkiye’yi özlemle aramaktayız. Biz bu ülkede onurumuzla yaşamak istiyoruz. İMF ve AB güdümünde değil.
Özcan Nevres
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016