Belli ki Hıristiyan dünyasının lideri Ermeni hayranlarının ve Ermeni yalanlarının etkisinde kalmış. Bu nedenle on üç nisan gününü Ermeni soykırımı günü olarak kabul ettiğini açıkladı. Ben yıllardan beri Ermeni soykırımı diye bir şey yoktur diyenlerle aynı fikirdeyim. Bu konuda defalarca da köşe yazıları yazdım. Ermeni soykırımı yoktur. Aksine Ermenilerin Türklere uyguladığı soykırımı vardır dedim.
Son olayda da İnternet’e şöyle bir yazı düştüm. Papayı Anadolu’nun doğusuna götürsünler. O bölgede bu güne kadar bulunmuş olan toplu mezarlara götürüp kafasını Türk’lere ait olan kemiklerin arasına soksunlar. O kemiklerin arasında anne karnındayken oynanan kumar sonucunda öldürülen doğmamış bebeklerin kemiklerini göstersinler.
O doğmamış bebekler Ermeni militanlarının Türk kadınının karnındaki bebek kız mı? Oğlan mı? Şeklindeki oynadıkları kumar sonucunda katledilmişlerdir. Acımasızca, insanlık dışı bir gaddarlıkla hamile kadının karnı süngüyle parçalanmış ve öldürülen kadının karnındaki bebeğin cinsiyeti kumarın sonucunu belirlemiştir.
Dünya bu yapılan iğrençliklere, vahşete rağmen vicdanları sızlamadan Ermenilerin yanında saf tutmaktadırlar. Yıllar önce henüz on beş yaşındayken Kır Çiçeği adlı bir roman okumuştum. Roman Ermeni katliamından şans eseri kurtulan bir çocuğun anlattıklarıyla yazılmıştı. Ermeni militanlar evlerini bastıklarında anne çocuğunu bacanın içine sokup saklamış. Çocuk annesini, babasını ve kardeşlerini attıkları çığlıklar ve yalvarmalarını rağmen öldürüşlerini işitmiş. Çığlıklar ve yalvarışlar militanları hiç etkilememiş ve tümünü öldürmüşler.
Roman çok akıcı bir dille ve gerçeklerin aynası gibi bir akıcılıkla yazılmıştı. Roman beni çok etkilemişti. Buna rağmen hiçbir zaman Ermenilere karşı yontulmamış bir kinim olmadı.
İstanbul’da Erenköy’de Sümer Kooperatif Evleri inşaatında elektrik tesisatçısı olarak çalışırken kamyonuyla hafriyat taşeronluğu yapan bir Ermeni vardı. Bir gün bana evlat demişti. Çok çalışkan biri olduğun gibi çok da iyi bir usta olduğun söyleniliyor. Senin geleceğin parlak. Benim iki kızım var. İkisini de Türklerle evlendirmek istiyorum. Kızlarımı gör. Hangisini beğenirsen seni onunla evlendiririm demişti. Nedenini sorduğumda bizim Ermeniler yine kudurdular. Çocuklarım için çok korkuyorum. Kızlarımı Türkler ile evlendireyim ki benim Ermeni kimliğim sililinsin. Eğer bu önerimi kabul edersen iki kamyonumdan birini sana veririm. Üç katlı evim var. Birinde de sen oturursun geçinir gideriz dedi.
Kendisine henüz on altı yaşında olduğumu, evlenmek için ailemin onayını almam gerektiğini ve ailemin böyle bir evliliğe kesinlikle izin vermeyeceğini söyledim. Daha sonra ailemin ısrarıyla Menemen’e dönmek zorunda kalınca konu kapanmış oldu.
Anlaşılacağı gibi ülkemizde huzur içerisinde yaşamakta olan aklı başında hiçbir Ermeni Ermenistan’ın soykırımı iddialarını kabul etmezler. Ermenistan’ın haksız olduğu bu konu yüzünden huzurlarının bozulmasını istemezler.
Ülkemizde kaçak olarak çalışan üç yüz bin Ermenistan vatandaşı olduğu bilinmektedir. Ermenistan çok fakir bir ülke olduğundan o kaçak işçiler Türkiye’deki ekmek kapılarının kapanmasını istemezler. Ermenistan soykırımı yalanını sürdürmekte ısrarcı olursa ve bu iddiaları bir inatlaşmaya neden olursa Türkiye bu çalışanları kapı dışarı ederse ne olur? Olabildiğince zayıf olan Ermenistan ekonomisi iflas eder. Ermenistan’daki işsizler ordusuna yeni işsizler katılır. Bu da ülkelerinde büyük bir kaosa neden olur.
Ermenistan ülkesinin selameti için bu soykırımı yalanından vazgeçmelidir. Aksi halde Türkiye de Hocali katliamını sahiplenir ve Ermenistan’ı en can alıcı yerinden vurur. Ermenistan Almanya’nın silindir gibi ezip geçtiği Polonya, Fransa ve diğer ülkelerle kurmuş olduğu dostlukları örnek almalıdır. Ülkelerin geçmişteki yaşadıkları yüzünden birbirlerine kin tutması ve zıtlaşmaları eski bir deyimle abesle iştigaldir.
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016