Menemen’de Halkçı Parti ilçe başkanıyken ilçe merkezimize gelen kim olursa olsun, yönetimdeki arkadaşlarımla hatırını sorar, ikramımızı yaptıktan sonra gelişinin nedenini sorar, partiye kayıt olmak isterse kaydını yapardık. Kayıt için değil de her hangi bir konuda yardım istiyorsa elimizden geleni yapardık.
Masamdaki daktiloyu görenlerden bazıları dilekçe yazmamı isterlerdi.. Birinci Ordu Muhabere Komutanlığında genel evrak müdürlüğü yapmış olduğum için dilekçe yazmakta iyi bir usta olduğumdan konu ile ilgili dilekçeyi yazar ve partimize üye olmasa da kişilere yardımcı olurdum. Bu da partimize olan sempatiyi bir hayli arttırırdı.
Oysa günümüzün particileri (siyasetçileri diyemiyorum) parti merkezlerine gelenlerin bırakınız hatırını sormalarını, gelenin yüzüne bile bakmıyorlar. Üç gün önce CHP ilçe merkezine uğramıştım. Küçük odada otururken içeri iki hanım girdi.
Hanımlar için yaşlı kelimesini kullanmamak gerekir. Deneyimli olanı masa başında oturana hadi kalk bakalım. Orası benim yerim dedi. Beraber geldiği arkadaşıyla ilgilenirken benim yüzüme bile bakmadı. Alnımda gazeteci yazmış olsaydı belki bakardı da neyse.
Hanım efendiden biraz ninni dinleme şansım oldu. Hanım efendi parti yönetiminin sayman üyesiymiş. Banka emeklisi olduğu için çok deneyimliymiş. Siyasi konuşmalar başlandığında o da konuşmacılar kervanına katılıp bol, bol nasıl bir bankacı olduğunu anlatarak seçmenleri aydınlatır.
Bu tür yöneticilere bir anımsatmakta bulunmak istiyorum. Sayın yöneticiler ve parti görevlileri oraya gelenler insandır. Giyimi, kuşamı ve yaşı ne olursa olsun önce insan sonra da seçmendir. O gelenlere bir hoş geldiniz demekle, hatırını sormakla ağzınız eskimez. Hal hatır sorarsanız partiniz kazanır. Eğer her hangi bir yere gelmek istiyorsanız siz de kazanırsınız.
Seçime gün sayarken bazı çıkarcılar parti merkezlerini sık, sık ziyaret ederler ve partiye ne kadar oy kazandıracağını anlatırlar. Parti merkezlerini seçimden seçime ziyaret edenler mutlaka bir çıkar beklentisindedirler.
İlçe merkezimize gelen biri, başkan beni partiye üye yapın dedi. Ben formu doldururken yönetimden bir arkadaşım üye kayıt defterini kayıt için açmıştı bile. Defteri kapatması için işaret ettikten sonra yeni üye adayıma, siyasi partiler yasasına göre partiye aidat ödemeniz gerekiyor. Ne kadar ödersiniz diye sorduğumda üç yüz lira dedi.
Yasaya göre yılda yüz yirmi liradan fazla üyelik aidatı ödenemiyor. Kaldı ki senin öderim dediğin aidatı ilçemizin en büyük esnafı Kızılkaya bile ödemez dediğimde ben öderim dedi.
Çayını içtikten sonra ilçe merkezimizden ayrıldı. Yönetici arkadaş, başkanım neden bu kişinin üye defterine kaydedilmesini istemediniz diye sorduğunda, çünkü o gidici dedim. Çok yakında bizden bir isteği olacak. İsteğini yerine getiremeyeceğimiz için partimizden istifa edecek. O nedenle deftere yazılmasını istemiyorum dedim.
Bonkör üyemiz üç gün sonra geldi. Çok havalı bir şekilde bana bir çay söyleyin dedi ve ekledi. Başkan ben partiye üye oldum ama, bana PETKİM’de iş bulacak mısın? dedi. Dışarı çıkıp levhayı okur musun dedim. Ben okudum dedi. Öyleyse bir daha oku dedim. Dışarı çıktı ve okudu.
Halkçı Parti ilçe merkezi yazıyor dedi. Peki, iş ve işçi bulma kurumu diye yazıyor mu? Hatır yazmıyor dediğinde sen yanlış yere gelmişsin. Burası partimizin ilçe merkezi, iş ve işçi bulma kurumu değil. O zaman ben de partiden istifa ediyorum. Silin beni dediğinde silmeye gerek yok. Senin gidici olduğunu bildiğimden kaydını gerçekleştirmedik.
Önünde müracaat formunu yırttım. Bu tip insanlarda yalan diz boyudur. Yıllar sonra CHP ilçe başkanlığına gittiğimde merkezde o kişi de vardı. Beni görünce ilçe başkanına başkanım bu başkanıma sorun benim Halkçı Partide ne kadar çok çalıştığımı söylesin demez mi? Yüzsüzlük olur ama bu kadarı da çok fazla.
İlçe merkezinde dert dinlemekten bunalmıştım. Bir ara yalnız kaldığımda dışarı çıkıp Tarhan’lara ait dükkânın önünde durmuş geleni geçeni seyrediyorum. Güneydoğu kökenli biri kırıta, kırıta yanıma geldi. Başkanım saygılar. Biliyorsun benim yirmi beş oyum var. Sen şimdilik bana yirmi beş bin lira ver. Üstünü sonra anlaşırız dedi.
Şu işe bak dedim. Senin böyle pürneşe olarak geldiğini görünce işte bizim çok samimi bir partilimiz geliyor. Şimdi partimize en az on bin lira bağışta bulunur diye düşünmüştüm.
Ne yani partiye hem oy vereceğim, hem de para mı vereceğim dediğinde, bak arkadaşım ben partimizi göz önünde bulundurmak için dükkânımı partimizin ilçe merkezi yaptım. Ne parti başkanı olarak ne de dükkan kirası olarak tek kuruş dahi almıyorum. Particilik özveri işidir. Mutlaka kendinden bir şeyler vereceksin dediğimde ölürüm ama para almadan hiçbir partiye oy vermem dedi. Ben de ne öl ne de partimize oy ver dedim.
Roman hemşerilerim geldiler. Başkanım emrinizdeyiz dediler. Birinin ceketinin yakasının arkasını çevirdim. Yakanın arkasında tüm partilerin rozetleri vardı. Hangi partinin ilçe merkezine gidiyorlarsa o partinin rozetini yakalarına takıyorlardı. Bunlar ne böyle diye sorduğumda başkanım yiyelim içelim ama satılmayalım. Bizim oyumuz sizin partinize dediler.
Bizden size ekmek çıkmaz. Siz parayla oy satın alanlara ve size bol bol ziyafet çekenlere gidin dedim. O gün, seçimden sonra bir daha siyasetle uğraşmamaya karar verdim. O yüzden de DSP nin ilçe başkanlığı ve belediye başkan adaylığı önerilerini kabul etmedim. Bin dokuz yüz elli sekizden beri hep aynı çizgide CHP nin kalemşorluğunu onca olumsuzluklara rağmen sürdürmeye devam ettim.
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016