Menemen’in Tarihi’ni okurken Bahtiyar İnan arkadaşımın anlattıkları beni siyasetteki anılarımı anlatmaya heves ettirdi. Rahmetli Cevdet Yiğitoğlu İl Genel Meclisi üyeliği nedeniyle o günlerin İzmir Valisi Necdet Calp ile çok iyi anlaşıyorlardı. Necdet Calp Halkçı Partiyi kurup örgütlenmeyi başlattığında Menemen ilçe örgütünün kurulması için yakın arkadaşı Cevdet Yiğitoğlu’na rica etmişti. Ayrıca milletvekilliğine de aday olmasını istemişti. Yiğitoğlu yakın arkadaşının ricasını kıramayarak bir kurucu liste oluşturduysa da siyasi çalışmaların içine girmedi. Hastalığı nedeniyle de milletvekili adaylığını reddetmişti. Bir süre sonra Halkçı Partinin Menemen’de varlık gösteremeyeceğini bahane ederek parti başkanlığından istifa etmişti. Cevdet Yiütoğlu’nun istifasıyla İzmir milletvekili adayları Halkçı Parti Menemen örgütünü kurdurmak için arayışa geçmişlerdi. Bu görev için kiracımız Eczacı Metin Candemir’i uygun görmüşlerdi. Metin Candemir bu görevi kabul etmedi ve görevin bana verilmesini önerdi. Nevres apartmanın bodrum katındaki iş yerimde çalışırken eczaneye çağırıldım. Sonradan isimlerini öğrendiğim üç kişi bana Halkçı Parti ilçe örgütünü kurmamı önerdi. Ekonomik nedenlerle kabul edemeyeceğimi söyledim. Üç kişiden biri olan Durcan Emirbayer eğer sorun maddiyatsa bu konuda sana hiçbir sıkıntı yaşatmayacağız dedi. Mahmut Akkılıç, Aşkın Toktaş ve Durcan Emirbayer örgütü kurmam için çok ısrar ettiler. Durcan Emirbayer oldu bu iş diyerek hemen on bin liralık bir çek kesti. Henüz kurulmamış olan bir örgüt için çek kabul edemeyeceğimi söyledim. Bu defa üçü nakit olarak toplam yirmi bin lira verdiler. Kurucu listesini hazırlarken çok büyük bir hata ettim ve Mustafa Göksu’nun yönetime almamı önerdiği bir inşaat ustasını yönetime aldım. Hatamı anladıktan sonra da onu partimizden ihraç ettirdim. Bu arada çok yoğun baskılar almaya başladım. Sen deli misin? Bu parti Menemen’de tek bir oy alamaz diyorlardı. Eşim, babam, annem ve kardeşlerimle birlikte çok sağlam en az on oyumuz var. Sosyal Demokratların adının silinmemesi için çalışmalarımı bu on oy için sürdüreceğim dedim. İlçe Merkezi için Seha Kıratlı’nın pasaj içindeki dükkânını kiraladım. Üç aylık kira karşılığı yirmi iki bin beş yüz lira verince milletvekilliği adaylarının verdiği yirmi bin lira uçtu gitti. Kurucuların içinde maddi destek verebilecek tek bir kişi dahi yoktu. Dolayısıyla ilçe merkezi için gerekli ne masamız var ne de sandalyelerimizi alacak gücümüz yoktu.. Neyse ki Neşet Kızılkaya ağabeyimiz partimize altı sandalye ile bir de masa bağışladı. Karşımızda bir çay ocağı olduğu için gelenlere ikramda sıkıntı çekmiyorduk. Bu arada biri geldi. Hemen boynuma sarıldı. Başkanım ne zamandan beri partimizin kurulmasını bekliyordum. Beni çok mutlu ettiniz, beni hemen partiye kaydediniz dedi ve on bin lira da bağışta bulundu. Bu kişi Tuzçullu köyünden Salih Zengin idi. Bu para ile biriken çay paralarını ödedik. Köy çalışmalarına başladığımızda benim 1960 modeli minicik spor arabamın deposuna her gün birimiz on liralık benzin koyuyorduk. Benim minik arabam yetersiz kalınca Rahim Ustanın Anadol’unu kullanmaya başladık ama o arabaya yakıt yetiştiremiyorduk. Neyse ki arada milletvekili adaylarının arabaları imdadımıza yetişiyordu. Milletvekili adaylarına talimatım kesindi. Onlara hangi köyde hangi konuyu dile getireceklerini söylüyordum. Zira hepsi de çiçeği burnunda siyasetçiydiler. Onları konuşmalarında serbest bıraksam her gittikleri köyde işçi haklarından başka söz etmeyeceklerdi. Oysa pamukçu köylerin insanları çok büyük işçi sorunu yaşıyorlardı. Bu köylerde işçi haklarından söz etmek köyün sakinlerine küfür etmekten beterdi. Adaylara pamukçu olan köylerde pamukçuluktan, bağcılık olan köylerde bağcılıktan ve meyvecilikten, hayvancılık olan köylerde ise hayvancılıktan söz etmelerini söylüyordum. Ormancılıktan ise hiç söz etmemeleri talimatını veriyordum. Uyguladığım strateji çok başarılı olmuştu. Bir tek oy alamaz dedikleri Halkçı Parti seçime katılan diğer iki partinin almış oldukları oy kadar oy almıştı. ANAP altı bin beş yüz, MDP üç bin beş yüz, Halkçı parti ise dokuz bin dokuz yüz seksen iki oy almıştı. Seçim propagandaları sırasında çok ilginç durumlarla karşılaşmıştım. Yanık köy’de kahveciden televizyonun sesini kısmasını istediğimde sesi biraz daha açtı. Amacı benim konuşmamı önlemekti. Avazım çıktığı kadar bağırarak sözlerime başladığımda köylülerden otobüs işletmecisi Memiş ulan Rahmi! Kes ulan şu televizyonun sesini. Hep bizden olanları dinliyoruz. Kes şu sesi de bir de bu arkadaşımızı dinleyelim dedi. Televizyon kapatıldıktan sonra bir saat kadar konuştum. Tarım ve hayvancılık konusunda dinleyenleri can evlerinden vururcasına. Konuşmamı tamamladığımda büyük bir alkış koptu. Kahvehanedekilerin tümü dışarı çıkarak bizi uğurladı. Yanık köy çok partili hayata geçtikten sonra oylarını hep Demokrat Partiye ve Adalet Partisine verirlerdi. CHP ye ise en yüksek on sekiz oy çıkardı. Bu sayı bazı seçimlerde altıya kadar düşerdi. O seçimde ilk defa sosyal demokrat Halkçı Partiye kırk iki oy çıkmıştı.
Bu başarımdaki en büyük pay şu sözlerimindi. Konuşmamı tamamladıktan sonra dinleyicilere lütfettiniz beni dinlediniz. Şimdi siz konuşun ben dinleyeyim. Ne soracaksanız sorun yanıtlayayım derdim. Bu da dinleyenleri çok mutlu ederdi. Partimize sempati duymalarına neden olurdu.
Özcan Nevres
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016