Sözün Bittiği Yerde
Her gün televizyonlardaki haberlerde kadınların ve çocukların katledildiklerini izliyoruz. Dün yine bir hamile kadınla, yedi yaşındaki bir kız çocuğun öldürülmesiyle yıkıldık. Çocukların kimilerini aileleri döve, döve öldürüyor. Kimilerini ise sapıklar. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Avrupa Birliğine şirin görünmek için idam cezası kaldırıldığından beri cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Yedi yaşındaki çocuğu öldüren sapık o çocuğu nasıl o mısır tarlasına götürdü? Çocuğu sırtlayıp götürmesi söz konusu olamaz. O çocuk mısır tarlasına kandırılarak götürülmüştür. Ama parayla, ama şeker veya çikolatayla kandırılarak götürülmüştür. Kayseri’de öldürülen üç çocuğun öldürülmeleri bayram şekeri toplamaları yüzünden olmadı mı? Bu durumda ailelere büyük sorumluluk düşmektedir. Çocuklarını hiçbir kimseden hiçbir şey almamaları konusunda eğitmelidirler. Aksi halde vahşetin kapılarını açık bırakmış oluruz.
Kızımı henüz iki yaşındayken kimseden bir şey almaması için eğitmeye başlamıştım. Bir bayram günü babaanneme gittiğimizde kızım babaannemin elini öptüğünde babaannem kızıma yirmi beş kuruş vermişti. Kızım almayınca parayı az bulduğunu zannederek bir lira verdi. Onu da almayınca bu defa iki buçuk lira verdi. Kızım parayı kabul etmezken, babamda paya çot dedi. Bunun üzerine babaanneme hiç ısrar etme, kızım kimseden ne para ne de çikolata ve şeker almaz dedim. Babaannem çok kızmıştı. Çocuğunu terbiyesiz alıştırıyorsun dediğinde hayır dedim. Onu ne şekilde yetiştirmek gerekiyorsa o şekilde yetiştiriyorum demiştim. Bu şekilde davranışım ise dört yaşındaki bir erkek çocuğu sapığın biri sana çikolata alacağım diye kandırmış. Çocuk sapığın peşine takıldıktan bir süre sonra cesedi boynu kırılmış halde pis kanalda bulunmuştu. O olay içimde öyle bir yer etmişti ki dört çocuğumu da başlarına öyle bir durum gelmesin diye aynı şekilde yetiştirmiştim. Buradan anne ve babaları uyarmak istiyorum. Ne olur çocuklarınızı üç beş yüz gram şeker için el kapılarına göndermeyiniz. Çocukları sevindirmek kadar güzel bir davranış olabilir mi? Elbet olamaz. Artık devir değişti. Ne yazık ki artık çocukların yaşamlarını yitirmemeleri, bir sapığa kurban gitmeleri için bu güzel gelenekten vazgeçmek zorundayız. Artık torun sahibiyim. Kimsenin torunlarıma bir şey vermesini istemediğim gibi başkaların çocuklarına da hiçbir şey vermiyorum. Zira yaşadığımız dönem bunu gerektiriyor. Bu iğrenç ve can yakan olayların önlenmesi için yalnızca idam cezasını geri getirmek yetmez. Ceza evlerin de caydırıcı olması sağlanmalıdır. Eğitim ve kültür seviyesi yeterli düzeye gelinceye kadar ceza evleri yan gelip yatma yeri olmamalıdır.
İçimizdeki bir başka derin yara da her gün televizyonlarda izlediğimiz şehit haberleridir. Televizyonlarda izlediğimiz kadarıyla sınır karakolları yolgeçen hanı gibi. Her yönden saldırılara açık durumdadır. TOKİ güya çok sağlam karakol binaları yapacaktı. Nedense o iş çok ağır gidiyor. Bu günkü inşaat makinelerinin olmadığı bir dönemde, İkinci Dünya Savaşı patladığında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün emriyle Trakya bölgesi Alman saldırılarına karşı hiçbir bombanın yıkamayacağı, delemeyeceği koruganlar yapılmıştı. Kıbrıs savaşında olası bir Yunan saldırısına karşı bu koruganlar temizlenip savaşta kullanılmaya hazır duruma getirilmişti. Daha fazla şehit vermemek için en kısa zamanda Güneydoğu sınırımızda bu koruganlardan inşa edip askerlerimizin savunmalarını güçlendirmek gerekir.
Özcan Nevres
www.ozcannevres.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016