Türkiye Büyüyormuş Ve Kıskanılıyormuş
Türkiye büyüyormuş ve kıskanılıyormuş. Sayın Başbakan ne kadar da doğru söylüyor. Türkiye gerçekten büyüyor ama ekonomisiyle değil. İç ve dış borçlarıyla, dış ticaret açığıyla çok hızlı büyüyor. Büyüme ne lafla, ne de hayal ile gerçekleşmez. Büyüme ancak üretim ile olur. Son yaşanan olaylardan sonra ülkemize paralarını yatırmış olanlar paralarını çekmeye başlamışlar. Eğer bu çekiş sürekli olursa çok büyüdü dedikleri ekonomimiz dibe vuracaktır. Sayın Başbakan bu yüzden faizcilere çatıyor. Oysa faize yatırılan para yatıranındır. İstediği zaman parasını çekip gidebilir. Kimsenin paranızı çekemezsin demeye hakkı yoktur.
Türkiye zaman, zaman çok büyük döviz sıkıntıları yaşamıştır. Döviz yokluğundan yabancı ülkelerdeki elçiliklerimizin çalışanlarının maaşları bile ödenememişti. Dövizsizlikten yaşanan akaryakıt yokluğunda o yılların başbakanı Sayın Süleyman Demirel’in şu sözleri tarihe mal olmuştur. Benzin vardı da biz mi içtik? Demokrat Partinin iktidarıyla başlayan hazırcılık halen sürmektedir. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte alış veriş merkezlerinin rafları ithal ürünlerle doldurulmuştur. Gerektiği şekilde üretim yapıla bilmiş olsaydı, o raflarda ithal ürünler değil, kendi üretimimiz olan ürünler yerlerini alırlardı. İlkokulda okuduğum yıllarda her yıl yerli malı haftası yapılırdı. Öz üretimimizle bu etkinliğe katılırdık. Yabancı ülkelere şirin görünme amacıyla olsa gerek bu yerli üretimin gerekliliğini öğreten haftalara son verilmişti.
Geçmişte en önemli ihraç ürünlerimiz tahıl ürünleriydi. Yıllardan beri tahıl ürünleri ithal eden bir ülke olduk. Yakın zamana kadar kendi kendine yetebilen on dört ülkeden biriydik. Şimdilerde ise tahıl ürünleri ithal eden ülke olduk. Üretimin yeterli düzeye çıkarılması için üreticilerin yeteri kadar desteklenmesi ve üreticilere ucuz akaryakıt ve suni gübre sağlanmalıdır. Çiftçilerimiz tarımdan yeteri kadar para kazanamadıkları için arazilerini nadasa bırakamamaktadır. Bu yüzden tarım alanları olabildiğince zayıflamış olduğundan suni gübre desteği olmadan yeterli üretim yapılamamaktadır. Geçtiğimiz günlerde buğday taban fiyatı açıklandı. Açıklanan rakam yetmiş kuruştur. Eskiden dekar başına altı, yedi yüz kilo buğday alınabilirken şimdilerde dört yüz kilo alabilen kendisini çok şanslı sayıyor. Bu fiyata göre üretimin ortalama dört yüz kilo olduğunu hesap ettiğimizde çiftçinin eline geçen para iki yüz seksen lira olacaktır. Eskiden tarlalar sürülür, tohum atılırdı. Tohum atıldıktan sonra başaklar olgunlaşıncaya kadar tarlaya gidilmezdi. Ne zirai ilaç bilinirdi ne de suni gübre. Tarlayı sürme ve tohum masraflarından başka masraf olmadığından tahıl ürünleri iyi kötü para kazandırırdı. Oysa günümüzde tarım ürünlerinin o kadar çok masrafı var ki, altından kalka bilmek olası değil. Ürünün hasatına kadar tarlalarda suni gübre, zirai ilaçlar ve ot ilaçları kullanmak zorunludur. Zirai ilaçların fiyatları ise el yakıcıdır. Bir de taralsı icar ise vay o çiftçinin haline.
Dünyada birçok ülke açlık yaşamaktadır. Türkiye için de açlık zilleri çalmaktadır. İleride döviz sıkıntısı yaşana bilir.İthalat yapılamayacağından açlık kapımıza dayanacaktır. Böyle bir durumla karşılaşmamak için mutlaka üretim programı yapılmalıdır. Plansız üretimlerde ürün bol olduğunda ürün elde kalmakta ve para kazandırmamaktadır. Az olduğunda ise ürünlerin fiyatı çok yükseldiğinden en büyük zararı tüketiciler çekmektedirler. Bu nedenle üreticilere verilecek destek ile birlikte üretim programı da yapılmalıdır. Düzenli üretim sayesinde ülkemiz dış alımlara zorunlu olmayacaktır. Açlık sorunlarıyla karşılaşmayacaktır.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016