Yıllardan beri Demokrat Parti kökenlilerin sığındıkları tek liman yalancılık limanıdır. Seçim propagandalarında hep CHP’nin halka ekmeği karne ile yedirmesini kullanırlar. İkinci Dünya Savaşı patladığında dönemin cumhurbaşkanı askeri deha İsmet İnönü savaşın on yıl süreceğini hesap etmiş ve ülke insanını sıkıntıya sokmamak için çok önemli ekonomik önlemler aldırtmıştı.
Alman ve İtalyan orduları Avrupa’yı kasıp kavururken İsmet İnönü Almanlara bir nota göndermişti Sınırlarımıza kırk kilometreden daha fazla yaklaşırsanız bunu savaş ilanı kabul ederiz demişti. İsmet İnönü verdiği notaya rağmen olası bir Alman saldırısına karşı tüm olanakları seferber ederek Trakya’ya boydan boya koruganlar inşa ettirmişti.
Savaş yüzünden tarım yapamayan Avrupa ülkelerinde korkunç bir açlık başlamıştı. Türkiye’nin de aynı duruma düşmemesi için temel gıda ekmeğin israf edilmemesi için ekmek karneye bağlanmıştı. Yetişkinlere günde yarım ekmek, çocuklara da çeyrek ekmek karne ile veriliyordu. O yıllarda ekmek tam bir kilo idi. Yani yetişkinlere günde yarım kilo ekmek veriliyordu. Peki, bu günlerde almakta olduğumuz ekmekler iki yüz elli gram. Bu hesaba göre her yetişkine iki ekmek, çocuklara da bir ekmek veriliyordu.
Evimizde fazla ekmek tüketilmez. Torunum ile üç kişiyiz. Üç kişi ancak bir ekmek tüketiyoruz. Ekmek konusunda söylenecek çok güzel bir atasözü vardır. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek diye. Karne ile ekmek olayı tam da bu atasözüne uyuyor.
İkinci Dünya Savaşı başladığında dört yaşındaydım. Bittiğinde ise on bir yaşındaydım. O yıllarda ekmek sıkıntısı yaşamadığımızı çok iyi anımsıyorum. Buğdayımızı öğüttürdüğümüzde evimizin avlusundaki fırınımızda ekmek pişirdiğimizden hakkımız olan ekmeği ihtiyacı olan komşulara veriyorduk. Peki, o yıllarda komşularımız Yunanistan ile Bulgaristan ne durumdaydı? İnsanlar açlıktan ölüyorlardı. Çok şükür o yıllarda ülkemizde açlık yüzünden ölen olmamıştı. Ülkemiz o ülkelere insani yardım olarak gıda yardımı yapmıştı.
Demokrat Parti kökenlilerin çok çirkin birçok yalanları vardı. Güya CHP o savaş yıllarında Camileri ahıra çevirmişlerdi. Bu kadar adi bir iftirayı vicdanlarına nasıl sığdırdıklarını anlayamıyorum.
Doğup büyüdüğüm Menemen’de üç kilise ve dört de cami vardı. Kiliseler askeri erzak ve malzemelerinin tamamını almayınca bir camiyi de depo yaptılar. Bırakınız bu mabetlerin ahıra dönüştürülmesini, avlusuna bile atlar bağlanmıyordu.
Bir de utanmadan CHP nin ibadeti yasakladığını da iddia ediyorlar. O yıllarda hiçbir kimseye ibadet yasaklanmamıştı. Her yıl evimizde mevlit okutulurdu. Dağıtılan şerbete çam fıstığı veya badem kavrularak konulurdu. Bir tek mevlidin çok yüksek sesle okunmasına izin vermezlerdi. Bunda da amaç çevredeki insanlara rahatsızlık vermemek içindi.
Önümüzde yine bir seçim var. Bu kez AKP liler yine yalan makinelerini çalıştıracaklardır. Bunu zorunlu olarak yapacaklardır. Zira on üç yıldan beri uygulamakta oldukları sıcak para ekonomisi iflas etmiş durumdadır.
Başbakan yardımcısı Babacan itiraf ediyor. Bu yıl dış borç için ödemek zorunda olduğumuz yirmi beş milyar doları bulamazsak sonumuz çok kötü olacak diyor. Zira artık satabilecekleri hiçbir şey kalmadı. Ne yazık ki üretime destek ve değer vermemek yüzünden üretmeyen, tüketen bir toplum olduk.
Hayvancılığımız bile katledildi. Geçmişte şeker fabrikaları kendi pancarımızı işlerken pancardan elde edilen küspe hayvancıların ucuz yem sağlamalarına neden oluyordu. Oysa günümüzde samanı bile ithal eden bir ülke durumuna düşürüldük. Mersin Akkuyu’da kurulmakta olan nükleer santral çalıştırıldığında turizmin göz bebeği Akdeniz’de turizm de katledilmiş olacak. Bu bölgedeki çok önemli döviz kaynağı da kurutulmuş olacak.
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016