Yatağan Anıları
Bin dokuz yüz atmış altı yılının ilkbaharında Genekli Kalaycı Ali Ustanın önerisiyle Yatağan’a yerleşme kararı almıştım. CHP yönetiminden yeni ayrılmış biri olarak ilk aradığım kişi Yunus Çavuştu (Oğuz) Yunus Çavuş dükkân kiralamakta yardımcı olmakla kalmamış, evinin bir odasını da bana açmıştı. İlk kiraladığım dükkân Yatağan standardına göre çok pahalıydı ama tutmaktan başka bir umarım yoktu. İlk günler çok sıkıntı yaşamıştım. Dükkânımı açmıştım ama ne gelen vardı ne de giden. Dükkân açtığımın neredeyse haftası olmuştu. İlk müşterim Philips marka bir radyonun sahibiydi. Radyo tamirciliğinde iyi usta olamayanların ilk yaptıkları radyoların ara frekans ayarlarıyla oynamak olurdu. Elinde sinyal jeneratörü olmayan bir radyo tamircisinin bu ayarlara hiç dokunmaması gerekir. İnsan kulağı en çok otuz kilo saykıla kadar duyabildiği için ortalama dört yüz elli bin frekans olan ayarları sağlıklı bir şekilde ayarlayamazlardı. Getirilmiş olan radyonun ara frekans ayarları tamamen bozulmuştu. Sinyal jeneratörüyle ayarları yaptıktan sonra ayar vidalarını bal mumu ile dondurarak sabit kalmalarını sağladım. Müşterim çok memnun kaldığından önüne gelene beni tavsiye etmiş. Bir anda dükkânım Philips radyolarla dolmuştu. Teknik çalıştığım için çok hızlıydım. Bu nedenle gelen radyoları çok hızlı olarak tamir etmiş ve ayarlarını yapmıştım. Meslektaşlarımın neredeyse tamamı sükût akımının ne olduğunu bilmezlerdi. Sükût akımı devrede bulunan bir trimpot ile ayarlanır. Bu ayar yanlış yapılırsa radyo pillerini üç dört gün içinde bitirir. Bir müşteri Grundik marka büyük kasalı bir radyo ile geldi. “Usta ben bu radyonun pil harcamasından sındım” dedi. Hallederiz dedim ve makineyi söktüm. Sükût akımını ölçtüğümde altı mili amper olması gereken akım atmış mili amperdi. Bu da pillerin aşırı ısınmasına ve çabuk bozulmasına neden oluyordu. Radyonun tüm ayarlarını yaptıktan sonra makineyi yerine taktım. Eğer bu radyo pillerini altı aydan önce bitirirse geri getir dedim. Bu olaydan sonra dükkânım dolup taşmıştı. Bu ara biri geldi. Elinde kırk vatlık bir florisant lamba vardı. “Müsaade et de şunu takayım” dedi. Böyle bir siparişim yok deyince, “benim yukarıda elektrikçi dükkânım var. Size hayırlı olsun demek için gelirken elim boş olmasın dedim” dedi. Oraya bırakın ben sonra takarım dedim. Takabilir misin diye sorduğunda, takmaya çalışırım dedim. İlk fırsatta da gidip kendisini ziyaret ettim. Bu kişi Elektrikçi İsmail Altıntaş idi. Dükkânının bitişindeki dükkân boşalınca dükkânı belediyeden o kiraladığı halde ben yerleştim.
İsmail Altıntaş müthiş sinirliydi ve bağırıp çağırıyordu. Ne olduğunu sorduğumda yaptığım tesisatların projelerimi Aydın’dan bir arkadaşım imzalıyordu. Fen memuru, o arkadaş buraya haftada iki defa gelmediği için onun imzaladığı projeleri kabul etmiyor. Öldüreceğim bu adamı dedi. Koluna girdim. Takma kafana dedim. Senin tesisatların projesini ben imzalarım. Bana bak. Sinirlerim zaten tepemde. Benimle dalga geçme dedi. Yürü dedim ve onu belediye binasına sürüklercesine yönlendirdim Başkâtipten bir kâğıt ve kalem rica ettim. Verdiği kâğıdı ve kalemi kullanarak bir dilekçe yazdım. Arkamdan bir ses geldi. Ben senin imzalayacağın projeleri kabul etmiyorum dedi. Kendisini tanıdığım halde sen kimsin diye sordum? Ben elektrik fen memuruyum deyince, sen benim için olsa, olsa Yalova Kaymakamı olursun. Sen belediye başkanı mısın ki imzaladığım projeleri kabul etmeyeceksin? Kaldı ki ferdin çalışma hürriyetini hiç kimse kısıtlayamaz. Cumhurbaşkanı bile kısıtlayamaz. Dilekçeyi verdiğim başkâtibe Anayasa gereği yazılı başvurulara yazılı olarak yanıt vermek zorundasınız dedim. Bu tartışma yaşanırken Belediye Başkanı Sayın Şadi Uysal dikkatle dinliyordu. Biz ayrıldıktan sonra başkan fen memurunu çağırıp soruyor. Özcan Nevres ile niye tartıştınız? Yetki belgesinin kaydını yaptırmak istedi. Ben de kabul etmedim deyince önüne bir kâğıt uzatıyor. Yaz bakalım diyor. Neyi yazacağım diye sorduğunda, görevinden istifa ettiğini diyor. Başkanım ben istifa etmek istemiyorum dediğinde başkan o tartıştığın Özcan Nevres’in cebinde en az on Şadi Uysal vardır. Diğer cebinde ise kaç tane Niyazi olduğunu bilemem diyor. Ya git onun imzaladığı projelerin tesisatlarını bağla, ya da istifa et git diyor.
Yaklaşık dört ay Yatağan’da kalmıştım. Bu süre içinde kendisini rahmetle andığım Ahmet Necati Özdemir’in de katıldığı bir münazarada katılımcıların takdirini kazanmıştım. İlkokulun beşinci sınıfında verdiğim elektrik konulu derste bu takdiri pekiştirmiştim. Artık ben de Yatağanlılardan biri olmuştum. Muğla’ya yerleştikten sonra da sık, sık Yatağan’a gitmeyi ihmal etmedim.
Yazımı kısa bir anım ile bitireyim. CHP İl Başkanı Fevzi Özer Yatağanlılar senin de bizimle Yatağan’a gitmenizi istiyorlar dedi. Beni CHP ye üye bile yapmadınız. Sizinle ben niye Yatağan’a gideyim dediğimde aman Nevres, etme eyleme. Özcan Nevres gelmezse siz de gelmeyin diyorlar dedi. Ne Yatağanlıları ne de Fevzi Özer’i kıramazdım. Gittim ve ilk konuşmamdan sonra ısrar üzerine ikinci bir konuşma yaparak Yatağan’dan ayrıldık.
Özcan Nevres ozcan.nevres@gmail.com
www.ozcannevres.com
- Tükeniş - Haziran 24, 2016
- İnönü Krom Satmış - Haziran 24, 2016
- Konu Taksim Meydanı Olunca - Haziran 24, 2016