Günlerdir elimde yağlı boya fırçası, on dört yıldır boya yüzü görmemiş olan apartmanın giriş kapılarını ve geçtiğimiz yıl döşenen doğalgaz borularını boyadım. Daha yapılacak yığınla iş var. Her ne kadar artık yazmayacağım desem de yazılması gereken öyle şeyler karşıma çıkıyor ki yazmamak olası değil. Yazma fırsatı bulduğumda yeni başladığım öyküyü yazmayı sürdürüyorum. Çivi çiviyi söker. Yazmaktan yorulduğumda eskiden yazdıklarımı tek tek inceleyip yazım hatalarından arındırıyorum. Bu çok dikkat gerektiren bir iş. Zira baskıya hiç eksiksiz girmesi gerekiyor.

Bugün Akalan köyüne su almaya gittik. Torunum Can Nevres bu tür gezilere bayılıyor. Orman içerisinde resimlerini çektim. Mürver ağaçlarından çiçekler kopardık. Çiçekleri hemen sahiplendi. Ben bunları arkadaşlarıma götüreceğim dedi. Arkadaşına mı yoksa sevgiline mi? götüreceksin dedim. Dede ben daha küçüküm. Küçüklerin sevgilisi olmaz dedi. Haklı da. Henüz beş buçuk yaşındaki bir çocuğun sevgilisi mi olur.

Suyu alıp evimize döndüğümüzde suları taşırken bidonun kapak sapı koptu. Yere vurunca da birkaç yerinden patladı. O sırada bir kadın bidonun başında durdu. Memba suyu mu diye sordu? Evet deyince bir bardak olsaydı su içseydim dedi. Eşim hemen arabadan bir bardak alıp kadına verdi. Kadın minik piknik bardağımızı defalarca doldurup içti.

Bir şişem olsaydı doldururdum deyince iki buçuk litrelik pet şişeyi bagajdan çıkarıp kadına verdim. Al bu şişeyi. Arabada bulunsun diye doldurmuştum. Eğer eviniz yakınsa bu patlak bidonda kalan suyu alabilirsiniz dedim. Evim uzak, yakın olsaydım hemen bir kap alır gelirdim. Üst sokakta oturan arkadaşıma gidiyorum. Oradan bir kap alıp geleyim bari dedi. Tamam dedim. Ben bidonu bahçemize alıyorum. Geldiğinizde kapıyı açıp alırsınız. Öğlen yemeğimizi yerken aklıma geldi. Balkona çıkıp aşağıya baktım. Bidon alınmıştı.

artezyen suyu
Umarım belediyemiz artezyen suyu önerimi dikkate alır ve sokak çeşmelerini artezyen suyuna bağlayarak fakir insanların sağlıklı su içmelerini sağlar.

Daha önce yazmıştım. Nice fakir insanlar memba suyu satın alamadıklarından Büyükçekmece gölünün suyunu içmek zorunda kalıyorlar. Biz bırakınız içmeyi, gölün suyunu ne çayda ne de yemekte kullanmıyoruz. Daha önceleri arıtarak yemekte ve çayda kullanıyorduk. Büyükçekmeceli biri biz de o suyu kullanmıyoruz dedi. Nedenine gelince gölün içerisine mezarlık çöktü. O günden beri ne yemekte ne de çayda kullanmak içimize sinmiyor dedi. Bunu duyduktan sonra bizim de içimize sinmedi.

Sokaklara akıllarına estikçe çeşmeler yaptırılmış. Hiç birinde memba suyudur diye bir yazı görmedim. Peki o çeşmeler niçin yapılmış? Gölden alınan suyu akıtmak için mi? Daha önce Büyükçekmece’nin suyu nereden geliyordu bilmiyorum. Büyük bir olasılıkla artezyenlerden sağlanıyordu. İski göl suyunu musluklara bağladıktan sonra büyük bir olasılıkla artezyen kuyuları kullanılmaz oldu.

Oysa bu kuyulardan biri sokak çeşmelerine bağlanabilirdi. Su memba suyu değerinde olmasa da yerin yüz kırk, yüz elli metre derinliğinden alınan su, yüksek basınç nedeniyle arıtılmışçasına çeşmelere tertemiz olarak ulaşırdı. Memba suyu alamayan dar gelirliler de bu sayede sağlıklı su kullanmış olurlardı.

Fakirlik ayıp değil. Fakirler değil, fakirliği bir türlü yenmeyi başaramayan yöneticiler utansınlar. Kadının suyun başında nasıl bir özlemle durduğunu hiç unutmayacağım. Umarım belediyemiz bu artezyen suyu önerimi dikkate alır ve sokak çeşmelerini artezyen suyuna bağlayarak fakir insanların sağlıklı su içmelerini sağlar.

Özcan Nevres
Latest posts by Özcan Nevres (see all)
(Bugün 1, toplamda 84 kez ziyaret edildi.)

Özcan Nevres tarafından yayınlandı

15 Ağustos 1935 de Menemen’de doğdum. Esas mesleğim elektrik ve elektronik teknisyenliğidir. Gazeteciliğe 1958 yılında Ege’de yayınlanan Sabah Postası gazetesinde başladım. Hobilerim yazmak, okumak, tarihi eserler ve harabelerle ilgilenmektir.